tatil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tatil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22/07/2025

Ankara - Tatil - Afazi - Agrafi - vs.

Temmuz ayı tek yazıyla kalacak gibiydi ama son bir gayret silkelenip bir şeyler yazmaya karar verdim. Blogda sık tekrarladığım sözlerden biri gerçek oldu bu arada. ''Arayı ne kadar uzatırsan yazma isteğin o kadar gider.'' Hava sıcaklıkları büyük etken tabii. 

Geçen yıl 21 Temmuz tarihinde ''Kavurucu Sıcaklar - Hayalet Şehirler'' başlıklı bir yazı girmişim bezginlik içinde ki bu yıl durum neredeyse ondan bile vahim. Hava sıcaklıkları 40 derece ortalamalarda geziyor. Korkarım ki gitgide daha da artacak. 

Şimdi nasıl özlemezsin kış aylarının mis gibi dondurucu soğuklarını. Hiç değilse çaresi var. Bir adet kaban, bere ve eldiven. İşlem tamam! Bu sıcakların çaresi yok azizim. Şehirler yine hayalet, yine in cin top oynuyor. Dışarıda azıcık işi olan bezginlik ve rahat nefes alamamaktan baygınlık geçirmenin eşiğine geliyor. Bu yıl Ankara da öyleydi.

15/09/2022

Eylülde Fethiye ve Ölüdeniz

Muğla'nın Fethiye ilçesine bağlı bir belde Ölüdeniz. Tıpkı Assos'ta olduğu gibi, eski çağda gelişen bir balıkçı köyü iken şimdi son derece gelişmiş bir turizm merkezi. Nüfusu yaklaşık 5000.

Fethiye deyince akla öncelikle Ölüdeniz gelir. Ölüdeniz deyince de yamaç paraşütü. Tandem yamaç paraşütünde Avrupa'nın en iyilerinden. 

Ölüdeniz'in merkezi noktası, kumsalın arkasında yükselen Babadağ esasında. Bu konumu ile yamaç paraşütünde dünyanın en iyi noktalarından biri. Ölüdeniz'i bu spora başlamak için ideal hale getiren de devasa dağ ortamı ve turkuaz renkli o muhteşem deniz. Dağın yaklaşık 2000 metrelik zirvesinden sahildeki yumuşacık kumlara inme cesaretine sahipseniz tabii:)

Seçenek yalnızca yamaç paraşütünden ibaret değil elbette. İster grupla ister yalnız, eğlenceli tekne turlarına katılabilir, olağanüstü güzellikteki koyları gezebilirsiniz. Safari turları ile bölgeye ait yeşil alanları görebilir, dilerseniz tüplü dalışlar yaparak akvaryum misali denizdeki balıklarla arkadaş olabilirsiniz. Dalaman'a gidip rafting heyecanı yaşamak gibi bir şansınız da var. Bununla birlikte, genel anlamda da, yani tüm şehir pitoresk ortamıyla muhteşem.  Bir taraftan da, Likya bölgesinin bir parçası. Yaklaşık 3000 yıl öncesine dayanan bir tarihe ve kalıntılara sahip. Fethiye'den Antalya'ya kadar uzanan ve yol boyunca pek çok tarihi kalıntının bulunduğu bir yürüyüş parkuru olan Likya Yolu'na katılabilirsiniz.

Ölüdeniz'in ismini ancak kendisini görünce idrak ediyorsunuz. "Ölü Deniz". O kadar sakin ve durgun ki neredeyse ölü! En fırtınalı zamanlarda bile deniz yüzeyinde ufak dalgalar oluştuğu, bu özelliği ile yüzmek için tam güvenli aile plajlarına sahip olduğu biliniyor. Belde ayrıca nispeten ılıman kış sıcaklıklarıyla kutsanmış. Bu nedenle hangi mevsimde ya da ayda olursa olsun kolaylıkla ziyaret edebilir ve etrafınızdaki serin yaşam tarzının ve büyüleyici doğal manzaraların tadını çıkarabilirsiniz.

24/08/2019

Assos, Tarih, Aşk, Felsefe

Çanakkale'nin Ayvacık İlçesi, Behram Köyü sınırları içindeki Assos Antik Kenti'ndeyiz.

Antik Çağ'da Troas diye adlandırılan, günümüzde adı Behramkale olan Assos'ta ilk yerleşim kayıtları MÖ 200'e dayanıyor. Tam karşısındaki Midilli Adası'dan (Lesbos) gelen insanların katılımıyla bir Yunan koloni şehri olan antik kent, Perslerin, Lidyalıların işgali altında yaşamış bir süre. Daha sonra da Athena birliğine katılmış.

Assos'a en son altı yıl önce gelmiştim. Bu üçüncü ziyaretim; ancak içimde yine bariz bir heyecan! Nedenini biliyorum. Antik kentin en yüksek noktasında bulunan Athena Tapınağı'ndan önünüze serilen eşsiz manzara! Demiştim ki:

''Binlerce yıldır yıkılmadan ayakta kalabilmiş sütunların arasından göz kırpan bu doyumsuz manzara, iddia ediyorum ki başka hiçbir antik kentte, hatta dünyanın hiçbir yerinde rastlayamayacağınız kadar doyumsuz!'' Bu sözlerimi bir kez daha yineliyorum. Burada olmak kelimenin tam manasıyla ''doyumsuz'' bir haz! Burası aynı zamanda Edremit Körfezi'nin en uç noktası. Ege Denizi'ne hakim konumuyla masalsı, eşsiz bir güzelliğe sahip olan Assos'un beni en çok etkileyen yanı; yukarıdan, Edremit Körfezi'nin en uç noktasından Midilli Adası'nı seyretmek. Volkanik kayaçlar üzerine kurulu antik kentte uçsuz bucaksız, dingin ve masmavi bir deniz eşliğinde seyredilen manzara tabloları kıskandıracak kadar güzel.

Büyüleyici... Tarih, doğa, kültür ve denizle harmanlanmış böylesi bir ortamda yüzyıllar öncesine kolaylıkla ışınlanabilir insan. Bir Lidyalı, Pers ya da Romalı ruhuna bürünüp hiç bıkmadan saatlerce kalabilir. Yahut kendini o dönemlerde yaşayan bir tanrı veya tanrıça gibi hissederek güneşin batışını seyredebilir.

21/08/2017

Bozcaada Evleri ve Sokakları

Adı bir zamanlar "Tenedos" olan Bozcaada 40 km2 yüzölçümü ve kış aylarında 1500 olan nüfusu ile bir küçük ada. Anakaraya uzaklığı 6 km. Adından tarihte ilk kez Troya Savaşı'nda bahsedilmiş. Denizciler için her daim güvenli bir liman ve sığınak olmuş adanın Aulis limanı üs olarak kullanılmış. Bu nedenle ünlü tarihçi Heredot yazılarında Bozcaada'dan sık sık bahsetmiş. Hatta "İnsanların daha uzun yaşamaları için yaratılmış ada" şeklinde bir betimleme yaparak ondan övgüyle söz etmiş.

Eğer siz de uçsuz bucaksız bağların arasından, olağanüstü kekik ve lavanta çiçeği kokuları eşliğinde kuytu sahillere, pırıl pırıl bir denize açılan otantik ve sıra dışı bir tatil yapmak istiyorsanız, kesinlikle doğru tercih.

Sakinliği ile ün yapan ve iki farklı kültür barındıran ada sizi tiryakisi yapacak. Yaşadığınız kente döndüğünüzde adaptasyon sorunu yaşamanız bile mümkün. İlk kez kimler tarafından yapıldığı bilinmeyen ve pek çok uygarlık tarafından kullanılıp en son 1800'lerde Osmanlılar tarafından inşa edilen kalesi, yapımı Venediklilere dayanan Meryem Ana Kilisesi, pencereleri ve kapı önleri rengarenk çiçeklerle ve asmalarla bezeli, beyaza boyalı Rum evleri, Arnavut kaldırımlı sokakları, pansiyonları, çay bahçeleri, meyhaneleri, organik ürün ve reçelleri ile temmuz başlarında Bozcaada'dan yansıyanlar...

17/09/2016

Huzurun Adresi Gökçeada

''Tatil ne kadar sade ve doğalsa o kadar güzeldir'' diyen bir çoğunluk var artık. Genellikle; beş yıldızlı otel ortamlarından bıkan, hatta çekilmez bulan, yapaylık, gürültü ve israf olarak niteleyenlerden oluşan ve hızla büyüyen bir çoğunluk...

Onlar, doğayla baş başa bir tatil yapıldığında otel ya da tatil köylerindeki keyfin on mislini aldıklarını, ruhen ve bedenen daha fazla dinlendiklerini, üstelik karşılığında neredeyse onda bir tutarında para harcamış olduklarını fark edenler...
Bu bağlamda Ege Denizi'nde bozulmamış doğasıyla kelimenin tam anlamıyla bir sessizlik ve dinginlik limanı olarak kucak açan Gökçeada dikkat çekiyor. 2002'den beri uyguladığı organik tarım faaliyetleri ve özellikle 2008'den bu yana gerçekleştirdiği tarım turizmi sayesinde ziyaretçilerine benzersiz bir doğal ortam sunan Gökçeada, dünyanın ilk ve tek sakin adası. Ve bu özellik, 2011'de aldığı Cittaslow unvanı ile tescilli. Evet, Gökçeada; organik bir tarım merkezi olması, farklı kültürler barındıran yapısı, bozulmamış doğası ve eko-gastronomik uygulamaları nedeniyle dünyanın ilk Cittaslow Adası.

Nedir Cittaslow? 25 farklı ülkede 166 üyesi olan yerel bir kalkınma modelidir. Hedefleriyle uyum içinde, insana odaklı, vatandaşa duyarlı, saygılı ve konuksever kentlerdir. Seçili şehirlerin temel özellikleri ise; 50.000’den az nüfus, korunmuş geleneksel mimari ve restore edilmiş eserler, azaltılmış taşıt trafiği ve yayalaştırmaya verilen önem, fast food yerine yerel ürünlerin öne çıkarılması, organik tarımın desteklenmesi, gürültü ve hava kirliliğine karşı önlem, geri dönüşüm, farkındalık, konukseverlik ve benzeri 59 kriterin değerlendirilmesiyle belirleniyor.
Kısacası; Sakin Şehirler özellikle iç daraltan metropollerde yaşayan insanlar için adeta birer dinginlik merkezi.
Gökçeada’nın ''Yavaşlayın, Gökçeada’dasınız!'' diye belirlenmiş bir sloganı var. Yavaşlık; basit ve mutlu yaşamak anlamında. Yavaş, sakin, fakat seri. Ekolojik dengeyi önemseyen, insana odaklı, sakin bir adada olduğunuz vurgulanıyor.

28/06/2016

Thomson' daki Sürpriz

Tatilciler için özellikle de deniz, kum ve güneş bakımından eşsiz bir cennet demek olan ülkemizde turizm sektörü bu yıl ağır bir darbe aldı. Tatil beldelerimiz adeta ölü kentler görünümünde. Esnaf kan ağlıyor...

İngiltere’de TNS tarafından yapılan ankete göre, yurt dışı seyahati planlayan tatilcilerin %35’i terör saldırısı olasılığı sebebiyle fikrini değiştiriyor. Terör ve güvenlik ile ilgili endişenin İngilizler üzerindeki etkisi özellikle Türkiye tatil planlarında görülüyor. Zira Türkiye’de tatil planlayan ailelerden en az yarısı terör endişesiyle planlarını değiştirdiğini ifade etmiş. Bu endişenin özellikle tek başına tatil planlayan kadınlarda ve çocuklu ailelerde öne çıktığı belirtilirken, kadınların yüzde 59’unun güvenlik nedeniyle Türkiye’ye olumsuz baktığı bildiriliyor.

İstatistikler Mart ayındaki yabancı turist girişlerinin geçen yılın Mart ayına göre yüzde 12,8 azaldığını işaret etmişti. Rezervasyonlar tek tek iptal edilirken başta Almanya ve Rusya gibi ülkeler seyahat yasağında hâlâ ısrarcı. Türkiye 2016 yılı itibariyle 6,5 milyon turist ve 7,5 milyar dolar kaybedecek. Öte yandan Der Spiegel'in haberine göre, Alman Dışişleri Bakanlığı Türkiye kökenli milletvekillerine güvenlikleri için garanti verilemeyeceğini beyan ederek bir süre Türkiye'ye gitmemelerini tavsiye etmişti. Durum dünya genelinde aynı: Yabancı turist, terör saldırılarından sonra rezervasyonlarını iptal etti. Biliyorsunuz, ülkemiz turist sayısı itibariyle 2006 yılından beri yaşanmış en hızlı düşüşü kaydetti.


Tüm bu olumsuzluklar içinde dün rastlamış olduğum bir güzelliği paylaşmak istiyorum...
Gülen yüzüyle göz kırpan THOMSON adlı turizm şirketinin camekânlarına bakar mısınız lütfen?
Ülkemizden binlerce kilometre uzaklıkta yapılmakta olan teşvikin (bana göre jestin) güzelliğine...
İnanın gözlerim dolu dolu oldu...

22/01/2016

Sömestir Tatiline Merhaba!

Sömestir tatili başladı, haydi bakalım. Okul açıkken uyanma saati, okulda geçirilen vakit, ders çalışma şeklinde giden rutine alışan çocuklar ve gençler için dinlenme vakti.

Tatil kelimesi ''Başka bir güne ya da zamana erteleyerek işe, çalışmaya ara vermek, dinlenmek,'' anlamında. Eş anlamlısı ''dinlence'' zaten. Tatile çıkmak denince ilk akla gelen; genellikle seyahat etme yoluyla değişik yerlere gitmek, görmek, hem bedenen hem ruhen dinlenmek değil mi?

Okul tatilleri ebeveynler ve çocukları için birbirlerini daha iyi tanımak, anlamak, hatta arkadaş olup bu arkadaşlıktan mutluluk duymak adına bulunmaz bir fırsat aslında. Asla kitap defter kapağı açmadan gece geç vakitlere kadar bilgisayar başında geçirmek için değil.
Günümüzde öğrenciler genellikle bu eğilimde çünkü.

Uzmanlar, tatil bu şekilde gerçekleştiği takdirde fizyolojik yapının bozulacağını söylüyor. Bu tarz geçirilen boş zamanın dinlenmekten çok yorgunluk yaratacağını ve tembellik ortaya çıkaracağını, böylece miskinliğe alışan bünyenin okul açıldığında eski düzene dönebilmek için zorlanacağını ve uzun bir süre kendini toparlayamayacağını belirtiyorlar. Özetle; ikinci döneme güzel bir başlangıç yapmak amacıyla verilen tatil için tam tersi sonuç alınacağını önemle vurguluyorlar.
Dönem yorgunluğunu atabilmek için bedenen ve zihnen rahatlamak birinci şart. Bu yüzden uyku düzeni çok önemli. Ve bir tatil programı hazırlamak gerekli. Programda ''ders çalışmak, konu tekrarı yapmak, yeni konulara göz atmak'' için de yer olmalı, kısa süreliğine bile olsa bu madde asla ihmal edilmemelidir.
Ayrıca, bol bol kitap okumak önerilenler arasında...
Bunun dışında; eğer gidilmesi gereken bir kurs yoksa ''ölçülü'' olmak kaydıyla, izlenmek istenen televizyon programlarına, hobilere ya da arkadaşlarla gerçekleştirilmek istenen aktivitelere zaman tanınabilir.

Kısa süreli seyahatler ve akraba ziyaretleri de iyi gelecektir.

Tatil demek yollar, yolculuklar demektir genellikle.
Kış şartlarında bunun pek de mümkün olduğu söylenemez. Eğer istekliyseniz ve bütçeniz de müsaitse kayak yapmaya ya da yurt dışına da gidebilirsiniz tabii. Ancak bana sorarsanız en iyi tatil, evde geçirilecek olanıdır.

Yollardan, yolculuklardan bahsederken mola yerleri geldi aklıma yine...
ŞURADA benzer bir yazım vardı çünkü. Öyleyse yola çıkıp da Susurluk'tan geçecek olanlara benden naçizane öneriler gelsin. Hem sonrası için de aklınızın bir kenarına yazılmış olur.


Güzergâhı İstanbul-İzmir, Bursa-İzmir olanlar. Susurluk'a geldiğinizde Köfteci Yusuf tesislerine uğramadan geçmeyin. Kesinlikle çok memnun kalacaksınız. Burada öncelikle, süper kalitede ürünleri oldukça uygun fiyata alma imkânınız var.

Dilerseniz yalnızca kahvaltı ya da yemek yeme amaçlı da uğrayabilirsiniz tabii. Sırf çay içmek için bile:)

Burada şöyle şaşılası bir özellik var: Sayısız servis elemanına sahip olması. Öyle ki neredeyse müşteri başına 2 eleman düşüyor. İçeriye girip masada yerinizi aldıktan sonra en geç (evet en geç) 3 dakika içinde siparişiniz geliyor. Hiç abartısız ''Anında Servis''...

Yine Susurluk şehir sınırları içinde bulunan ve hiç düşünmeden girebileceğiniz Yörsan Tesisleri de önerilerim arasında.
Başta Susurluk ayranı ve tostu olmak üzere, çorba ve pizza çeşitleriyle de ün yapmış,
self servis hizmet veren kaliteli bir işletme...

Yaz yaz bitmez. Bir dahaki yine başka sefere...

İyi dinlenceler, sevgiler...



02/08/2015

Biraz Huzur- 3

Sanki hiçbir şey olması gerektiği gibi değil artık.
Hayatımızda yer almış her ne varsa uç noktalara doğru koşuyor. Hem de büyük bir hızla…
Buyrun, mevsimlere bakın! Kavurucu sıcaklar ve dondurucu soğuklar olmak üzere ikiye ayrıldı resmen.
Geçtiğimiz kış, meteoroloji yetkilileri tarafından son 20 yılın en çetin kışını yaşayacağımız konusunda uyarılmıştık. Kar-kış nedir bilmeyen İzmir ve Hatay’a bile kar yağmıştı da tüm ülke iliklerimize kadar donmuştuk. Eksi 15’lerin altına inen pek çok vilayette hayat durma noktasına gelmişti.

Peşi sıra sıcaklarla imtihan edilecekmişiz meğer. Bu ne sıcak kardeşim! Böyle sıcak Temmuz görülmedi.
Esintili bir ağacın altında otursanız bile çare olmuyor, insanlar nereye kaçacağını şaşırıyor halen. ''Kavurucu sıcaklar'' deniyor ya adına, bu durumun her yıl artarak ilerleyip cehennem sıcaklarına dönüşmeyeceğinin garantisi var mı?
Diyeceğim o ki; toplum olarak cehennemin her türlüsüne şahit oluyor, hemen ardından buz kesiyorduk zaten.
Cehennem ve buz kesmenin doğadan gelen versiyonu mu bu acaba?
''Doğa, hava sıcaklıklarına keskin bir ayar çekti. Dünyadaki bataklığa o da eşlik edip intikamını alıyor,'' mu demeli yoksa…?

10/08/2013

Baba Olmak Keyiftir

Yer: M.Ö.530 yılında, denizden 236 metre yüksekliğe kurulmuş olan Assos Antik Kenti
Görmüş olduğunuz baba bir Fransız.
Dün 40 dereceye varan öğle sıcağında sırtında taşıdığı bebeği, eşi ve küçük oğluyla birlikte şu an üzerinde bulundukları noktaya ulaşmak için bizlerle birlikte yarım saate yakın yokuş tırmanmış bir baba...
İnsanların kendini bile zor taşıdığı, güneş ışınlarına direkt maruz kalınan saatlerde, böylesi sıcak bir havada işi zordu doğrusu. Ancak adam çok mutluydu...

Antik kente varıldığında, bebeğin ergobaby'nin içindeki gülücükleri ile hiç eksilmeyen keyfinin yanı sıra, büyük oğlunun da en az babası kadar arkeoloji meraklısı ve keyif içinde olduğu dikkatlerden kaçmıyordu.
Bulduğu minik taş parçalarını durmadan babasına gösteren çocuk, ilgiyle ve merakla bilgi alıyordu.
Anne nerede miydi? O, antik kentin değişik noktalarında incelemedeydi.
Tüm sorumluluk babadaydı...
Hem iki çocukla birden ilgileniyor, hem hiçbir detay kaçırmadan, çok büyük bir dikkatle inceleme yapıyordu.
Arkeolojiye gönül vermiş, küçücük bebekleriyle kalkıp dünyanın bir ucundan buraya kadar gelmişlerdi.
Öyle şirin bir tablo oluşturuyorlardı ki, tüm gözler ister istemez üzerlerindeydi:)


05/08/2013

Yollar, Yolculuklar, Molalar

Bayram tatiline çok az kaldı.
Yaz tatillerini bayram tatiliyle birleştirmek isteyenler için uzun yolculuklara çıkma zamanı. Bizim gibi gece yolculuğu sevmeyenler tercihini gündüz yola çıkmaktan yana yapmışsa ve sıcaklar da tıpkı şu an olduğu gibi mevsim normallerinin üstünde seyrediyorsa bu yolculuklar çekilmez hale geliyor.
Özellikle güneş tam karşınızdan vurmaya başlamışsa sormayın gitsin! Bilenler bilir, böyle zamanlarda aracınızın kliması bile bana mısın demiyor, sıcaktan ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz.

Bu yüzden de sık sık mola vermek gerekiyor. Bir çeşme başında inip el-yüz yıkamak, çevrede biraz gezinip ayakların rahatlamasını sağlamak ve temiz hava almak epey iyi geliyor, ferahlıyorsunuz.
Bunlara küçük molalar diyelim. Bir de geçtiğiniz yollarda keşfettiğiniz mekânlar oluyor. Öyle memnun kalıyorsunuz ki artık mola vermek için oradan başka adres tanımaz, bir dahaki sefere uğramadan geçmez hale geliyorsunuz.

Ya da diyelim ki çok acıktınız. Ulaşacağınız ilk şehir merkezinde mola vermek ve yemek yemek istiyorsunuz.
İşte böyle durumlarda uyguladığım ve size de önereceğim bir yöntemden de bahsedeyim yeri gelmişken.

Arabanızı uygun bir yere parkediyorsunuz. Sonra şehrin içinde kısa bir tura çıkıyorsunuz.
Bu esnada yemek yiyecek yer aramaktan ziyade o şehirdeki esnafın iş yerlerine göz gezdiriyorsunuz. Hemen yanı başından geçtiğiniz bir eczane var örneğin. İçeriye girip eczacı beyefendiye: ''Afedersiniz, biz bu şehrin yabancısıyız. Burada güzel bir yemek yiyeceğimiz bir yer tavsiye edebilir misiniz?'' diyorsunuz. İnanın seferber oluyorlar ve hedefi tam oniki'den vuruyorsunuz. Kesinlikle tavsiye ediyorum bu yöntemi...

Afyon Özdilek Tesisleri. İçersinde bulunan son derece büyük bir lokum imalathanesi dahil, her türlü ihtiyaca
cevap veriyor. Musluklarından dilerseniz kaplıca suyu akıyor.

Bu tesislerin bulunduğu yolun tam karşısına, ünlü markalara ait sayısız mağazanın yer aldığı adeta bir
Outlet Mahallesi kurulmuş. Hemen bitişiğindeki büyük tesis, her yerde bulamayacağınız cinsten
nefis Afyon kaymağı-bal eşliğinde şahane bir kahvaltı ile sucuk döner dahil,
yemek yeme ve dinlenme imkânı sunuyor.

İnegöl'den geçerken yol kenarları ünlü İnegöl köftecileriyle dolu. O güzergâhtan geçenler bilir, bunların içinde en ünlüsü ''Veysel'' idi bir zamanlar. Ama şimdi o kadar çoğalmış durumdalar ki. Hatta oradaki AVM'lerin içinde dahi bu köfteyi oldukça güzel yapan bistrolar mevcut. Yemeden geçmemeli...

Konya'nın güzel ilçesi Akşehir'den geçiyorsunuz. Üzerinde bulunduğunuz şehirler arası yola sadece 2 dakika mesafedeki Nasreddin Hoca Türbesi'ne mutlaka uğrayın. Ünlü hiciv ustasının anekdotlarından biri çıkışlı ''DÜNYANIN ORTASI BURASIDIR'' yazan levhaya göz atıp gülümseyin:) Ayrıca türbenin içinde kocaman bir asma kilit var. Bir bakın bakalım o kilit nerede? Çıkışta, tam karşıda bulunan Gülmece Parkı'nda oturup birer çay içmeden yolunuza devam etmeyin.

Aşkın ve inancın kenti Konya'dasınız. Mevlâna Türbesi'ni ziyaret ettiniz. Karnınız da epeyce bir acıkmış.
Ne yapıyorsunuz? Etraftaki süslü püslü tabelalara pek de itibar etmeyin bence. Bizim bu konuyla ilgili epey bir ağzımızın yanmışlığı vardır çünkü. Girdiğimiz yerlerden dışı seni, içi beni yakar misali hiç memnun kalmadan çıkmışlığımız vardır. İşte bu yüzden de direkt çevredeki esnafa nerede ''güzel bir etliekmek ve fırın kebabı'' yiyebileceğinizi soruyorsunuz. Ve, sizi ağız birliğiyle yönlendirdikleri adresten memnun, mutlu şekilde ayrılıyor, çayınızı az ilerideki
Alaaddin Tepesi'nde keyifle yudumlayabiliyorsunuz.

Yaz yaz bitmez... Dahası bir başka sefere yazılır belki. Belli mi olur?
İyi tatiller, iyi bayramlar, yola çıkacaklara iyi yolculuklar diliyorum şimdiden.

Sevgiyle...


27/08/2011

Yollar, Yolculuklar

Şehirlerarası yolculuklar yazın bir başka güzeldir...
Öyle kesitlerin içine düşersiniz ki kartpostallarla yarışır adeta...

Birbirinin ardı ardına köyler, kasabalar, irili ufaklı şehirler, mavi, sarı, yeşil boyalı; beyaz badanalı evler film şeridi gibi hızla geçer gözünüzün önünden. Uçuk mavi bir gökyüzü eşliğinde yemyeşil ağaçlar, heybetli dağlar, kimi zaman denizler, göller, göletler, akarsular sıralanır peş peşe.

Her kavşağın ucu ayrı bir yaşama çıkar sanki.
İnsanlar görürsünüz kimi fırından yeni çıkmış, evine ekmek götüren, kimi mesai saatine yetişebilmek için çaba içinde. Bazen çeşmeden su doldurmuş duru beyaz bir köylü kızı rastlar. Göz göze gelir, gülümsersiniz, yaşam boyu bir daha hiç karşılaşmayacağınızı bilerek ikiniz birden. Sadece gözleriniz anlatır bunu birbirinize. Yaşananların tümü yalnızca birkaç saniyeye sığmış, garip bir burukluk getirmiştir aynı zamanda içinize...

Ve bir daha göremeyeceğiniz anlık nice enstantane akar gider böylece...

Sözün özü; evrenin sunduğu bu hareketli, muhteşem tablo içinde sonsuz bir özgürlüğe hızla yol almaktasınızdır sanki.
Doyumsuz birer mutluluktur hepsi de...

Yollar bu kez bayramda sevdiklerimize kavuşmak için.
Hepinizin bayramınızı şimdiden kutluyor, sağlık, mutluluk ve huzurla geçirmenizi diliyorum.
Sevgiyle...