Çanakkale'nin Ayvacık İlçesi, Behram Köyü sınırları içindeki Assos Antik Kenti'ndeyiz.
Antik Çağ'da Troas diye adlandırılan, günümüzde adı Behramkale olan Assos'ta ilk yerleşim kayıtları MÖ 200'e dayanıyor. Tam karşısındaki Midilli Adası'dan (Lesbos) gelen insanların katılımıyla bir Yunan koloni şehri olan antik kent, Perslerin, Lidyalıların işgali altında yaşamış bir süre. Daha sonra da Athena birliğine katılmış.
Assos'a en son altı yıl önce gelmiştim. Bu üçüncü ziyaretim; ancak içimde yine bariz bir heyecan! Nedenini biliyorum. Antik kentin en yüksek noktasında bulunan Athena Tapınağı'ndan önünüze serilen eşsiz manzara! Demiştim ki:
''Binlerce yıldır yıkılmadan ayakta kalabilmiş sütunların arasından göz kırpan bu doyumsuz manzara, iddia ediyorum ki başka hiçbir antik kentte, hatta dünyanın hiçbir yerinde rastlayamayacağınız kadar doyumsuz!'' Bu sözlerimi bir kez daha yineliyorum. Burada olmak kelimenin tam manasıyla ''doyumsuz'' bir haz! Burası aynı zamanda Edremit Körfezi'nin en uç noktası. Ege Denizi'ne hakim konumuyla masalsı, eşsiz bir güzelliğe sahip olan Assos'un beni en çok etkileyen yanı; yukarıdan, Edremit Körfezi'nin en uç noktasından Midilli Adası'nı seyretmek. Volkanik kayaçlar üzerine kurulu antik kentte uçsuz bucaksız, dingin ve masmavi bir deniz eşliğinde seyredilen manzara tabloları kıskandıracak kadar güzel.
Büyüleyici... Tarih, doğa, kültür ve denizle harmanlanmış böylesi bir ortamda yüzyıllar öncesine kolaylıkla ışınlanabilir insan. Bir Lidyalı, Pers ya da Romalı ruhuna bürünüp hiç bıkmadan saatlerce kalabilir. Yahut kendini o dönemlerde yaşayan bir tanrı veya tanrıça gibi hissederek güneşin batışını seyredebilir.
Bir diğer heyecan vesilesi kazılar tabii ki. Bulunduğum tepeden aşağıdaki çalışmalar dikkatimi çekiyor.
1800 yılında Amerikan Arkeoloji Enstitüsü bir kazı merkezi ararken Yunan kentleri arasında en güzel korunmuş kentin Assos olduğuna karar vermiş ve ilk kazı merkezi olarak seçilmiş Assos. ABD'li arkeologların 1800'lü yıllarda kazı yaptığı ilk antik kent. O tarihten bu yana ''aralıklarla'', 1981'den bu yana da tam 38 yıldır ''aralıksız'' kazı yapılan sayılı antik kentlerden. Çalışmalar bilim adamlarımız tarafından dünyaya tanıtılıyor. Araştırmalar sonucu Assos'un bir Yunan şehir devleti olarak iyi korunmuş örneklerden biri olduğu anlaşılmış. Kazılarda yeni yeni alanlar ortaya çıkıyor. Örneğin Meclis Binası (Anadolu'daki en eski meclis binalarından biri), örneğin tiyatro. Bir Yunan kentinde olması gereken resmî yapıların tümü mevcutmuş burada. Gün ışığına daha neler çıkacak bakalım?
Kent, Aristo'yu konuk etmiş bir dönem. Efsaneye göre Assos Kralı Hermias ile ünlü düşünür Aristo okul arkadaşıymışlar. Hermias'ın davetlisi olarak Assos'a gelen Aristo, Hermias'ın güzeller güzeli kız kardeşi Pythias'a görür görmez âşık olmuş, yemekten içmekten kesilmiş. Kentten ayrılmaş; ama Pythias'ı aklından çıkaramamış. Durumu öğrenen Kral Hermias, Assos'ta bir felsefe okulu kurması şartıyla kız kardeşiyle evlenmesine izin vereceğini söylemiş. Aristo bu şartı kabul edip Assos'ta bir felsefe okulu kurmuş ve okulda üç yıl boyunca felsefe dersleri vermiş. Konuyla ilgili Aristo'nun, ''hocası Platon'un ünlü eseri Devlet'te anlattığı şekilde ütopik bir devlet hayata geçirmek için Assos'ta yaşadığı ve felsefe dersleri verdiği'' yönünde başka bir rivayet daha var.
Aşk ve felsefe Assos'un karakterini oluşturan önemli unsurlar. Aristo aşkı uğruna Assos'u mesken tutup kurduğu felsefe okulunda ders veren bir filozof. İşte bu yüzden benzer detaylarda bir efsaneye rastlamak da Assos'tan başka hiçbir antik kentte mümkün değil. Assos günümüzde de filozoflar için önemli bir kent. Zira kentte 2000 yılından beri ''Felsefe, Sanat, Bilim Derneği'' tarafından Örsan Öymen Başkanlığında periyodik olarak toplantılar düzenleniyor.
Tapınak alanındaki bilgi şöyle: ''Athena Tapınağı, Tanrıça Athena'ya adanmış olan Anadolu'daki en eski ve ve tek dor tapınağıdır. MÖ 540 yılında inşa edilen tapınakta yerel taş türü olan andezit kullanılmıştır. Tapınak pronaos (ön oda) ve cella (kutsal oda) bölümlerinden oluşmaktadır. Odanın etrafı bir sıra sütun ile çevrilmiştir.''
Batı kapısının iki yanında bulunan ve kapıyı koruyan bu kuleler 14 metre yükseklikte ve halen ayaktalar.
Öğle saatlerine rastlayan yorucu bir tırmanış oldu. Bu noktada mola vermek gerek. Kahvelerimizi adını antik çağın ünlü Troia kentinden alan Troas bölgesinin panoramik manzarası eşliğinde içiyoruz.
Şehre giriş Batı ve Doğu'dan olmak üzere çift kulelere sahip iki ayrı kapıdan sağlanıyor. Antik kente çıkmadan önce yolun başında, mistik biçimde, konik ve oldukça sarp bir tepedeki süpürgelikler üzerine kurulu biçimde hemen karşınızda beliren kentin girişinde arabanızı parkedip yokuş yukarı tırmanıyorsunuz.
Antik alana ulaşıncaya kadar sizi adeta antik bir atmosfere hazırlamak isteyen baş döndürücü kekik kokuları var. Yolun her iki tarafında ise yöre insanlarının el emeği, göz nuru sergiledikleri büyüklü küçüklü tezgâhlar...
Athena Tapınağı'nı geride bırakırken sıra geldi kısa bir mesafe sonrası sağa sapılarak ulaşılan Antik Liman'a inmeye. Aşağı doğru uçurumvari biçimde inen yolun başında limandan yakın plan bir görüntü almadan olmaz...
Limana inen o daracık yolu hop oturup hop kalkarak tamamladıktan sonra sıra geldi denizin, güneşin, plajın tadını çıkarmaya. Antik limanın güzelliğine bakar mısınız? O kaya parçaları kim bilir kaç binyıldır neler gördü, nelere şahit oldu?
O çağlarda antik limanda, tam da buralarda yalnızca palamut depoları bulunduğunu biliyor muydunuz?
Kim derdi ki Assos'un antik limanı binyıllar sonra arnavut kaldırımlı dar sokakları ile gözde tatil mekânlarından biri olup otel ve restoranlara ev sahipliği yapacak? Bakınız, limandan da Athena Tapınağı'nın bulunduğu kısım görünüyor en yukarıda.
Assos koylarında kamping alanlarından motellere, butik otellere, her zevke ve bütçeye uygun konaklama seçenekleri bulabilirsiniz. Şahsi görüşüm; Kadırga Koyu'nda yüzüp sahildeki kum zambaklarını koklamadan, damla sakızlı Türk kahvesi içmeden ayrılmayın...
Kalın sağlıkla...
Antik Çağ'da Troas diye adlandırılan, günümüzde adı Behramkale olan Assos'ta ilk yerleşim kayıtları MÖ 200'e dayanıyor. Tam karşısındaki Midilli Adası'dan (Lesbos) gelen insanların katılımıyla bir Yunan koloni şehri olan antik kent, Perslerin, Lidyalıların işgali altında yaşamış bir süre. Daha sonra da Athena birliğine katılmış.
Assos'a en son altı yıl önce gelmiştim. Bu üçüncü ziyaretim; ancak içimde yine bariz bir heyecan! Nedenini biliyorum. Antik kentin en yüksek noktasında bulunan Athena Tapınağı'ndan önünüze serilen eşsiz manzara! Demiştim ki:
''Binlerce yıldır yıkılmadan ayakta kalabilmiş sütunların arasından göz kırpan bu doyumsuz manzara, iddia ediyorum ki başka hiçbir antik kentte, hatta dünyanın hiçbir yerinde rastlayamayacağınız kadar doyumsuz!'' Bu sözlerimi bir kez daha yineliyorum. Burada olmak kelimenin tam manasıyla ''doyumsuz'' bir haz! Burası aynı zamanda Edremit Körfezi'nin en uç noktası. Ege Denizi'ne hakim konumuyla masalsı, eşsiz bir güzelliğe sahip olan Assos'un beni en çok etkileyen yanı; yukarıdan, Edremit Körfezi'nin en uç noktasından Midilli Adası'nı seyretmek. Volkanik kayaçlar üzerine kurulu antik kentte uçsuz bucaksız, dingin ve masmavi bir deniz eşliğinde seyredilen manzara tabloları kıskandıracak kadar güzel.
1800 yılında Amerikan Arkeoloji Enstitüsü bir kazı merkezi ararken Yunan kentleri arasında en güzel korunmuş kentin Assos olduğuna karar vermiş ve ilk kazı merkezi olarak seçilmiş Assos. ABD'li arkeologların 1800'lü yıllarda kazı yaptığı ilk antik kent. O tarihten bu yana ''aralıklarla'', 1981'den bu yana da tam 38 yıldır ''aralıksız'' kazı yapılan sayılı antik kentlerden. Çalışmalar bilim adamlarımız tarafından dünyaya tanıtılıyor. Araştırmalar sonucu Assos'un bir Yunan şehir devleti olarak iyi korunmuş örneklerden biri olduğu anlaşılmış. Kazılarda yeni yeni alanlar ortaya çıkıyor. Örneğin Meclis Binası (Anadolu'daki en eski meclis binalarından biri), örneğin tiyatro. Bir Yunan kentinde olması gereken resmî yapıların tümü mevcutmuş burada. Gün ışığına daha neler çıkacak bakalım?
Kalın sağlıkla...
Assos gerçekten de çok güzel bir yer, fotoğraflar da çok güzel olmuş. Gerçeği yansıtmışsınız :) elinize sağlık
YanıtlaSilAntik çağa ilgi duyanlar için eşsiz güzellikte bir yer. Bakalım daha neler çıkaracaklar. İlgi ve beğeniniz için çok teşekkürler:)
SilGitmiş kadar oldum çok güzel bir rehber yazı. Ayrıca ne kadar önemli bir tarihe sahibiz yine anladım. Selamlar :)
YanıtlaSilBuna çok sevindim, teşekkür ederim. Ülkemiz tarihsel açıdan inanılmaz güzellikte gerçekten. Hırsızların da mekânı olmuş genellikle. Tapınakta, 1838'deki kazılarda çıkarılan mimari blokların Louvre Müzesine götürüldüğü bilgisi vardı. Selamlar:)
SilBuranın atmosferi ayrı bir gizem;güzellik..Sınırları zorlayan cinsten;öykülere,mimariye ve mitolojiye yakınlık,rüzgara yakınlık kadar her daim beden ve ruhunu yalıyor insanın...Teşekkürler Zeugma,sevgiyle ve özümsenerek yapılan seyahatlerin anıları,yaşama dair;ölü değil her an canlılar,konuşabilirler insanla:))
YanıtlaSilNe kadar güzel betimlemişsiniz. Tam da anlattığınız gibi.
SilAntik dünyaya ışınlanıp sonsuzluğu hissetme gibi özümsemeler de gerçekleşebiliyor. Ölümsüzlüğü hissetme belki. Çok çok farklı duygular. Dile geliyor gibi ne varsa sahiden. Teşekkürler benden;))
Ah içim gitti fotoları görünce, çok sevmiştim Asosu. Tarihimiz öyle zengin ki, keşke daha çok koruyup tanıtabilsek, daha çok sahip çıkabilsek. Antik kenti gezerken vaktiyle burada yaşayanları, o zamanı ve o insanları düşünmek farklı hisler uyandırır bende çok severim. Asos Antik kenti de öyleydi benim için o sütunların arasından ileriden görünen masmavilik büyüleyiciydi. Bügn tekrar oralara gittim teşekkür ederim.. :)
YanıtlaSilYine yeniden görünce benim de içim gitti Derya. Demek ki Assos bu duyguları yoğun biçimde yaşatan bir yer. Antik kentler ister istemez aktif oldukları çağlara çekiyor insanı. Çok farklı duygular yaşatıyor. O mavilik inanılmaz, sorma. Ben teşekkür ediyorum asıl:)
Sil