''Kitap okumayı sever misiniz?''
İstisnasız herkes sevdiğini söylüyor. İkinci soru geliyor ardından:
''Ne tür kitaplar okursunuz?''
Dakikalarca düşünüp kem küm ediyor insanlar. Sorular bilmedikleri yerden çıkıyor tabii. Çoğunluk kolay yoldan ''Dinî kitaplar'' diyor.
Genç olanlar ''Roman!'' yanıtını veriyor.
Ve üçüncü soru:
Ve üçüncü soru:
''En son hangi kitabı okudunuz?''
Bu soruyu yanıtlayabilen tek kişi bile çıkmıyor.
Bu soruyu yanıtlayabilen tek kişi bile çıkmıyor.
Hiçbiri bilmiyor en son ne okuduğunu.
Hayretler içinde kaldım!
Sonra neden şaşırdığımı düşündüm. Konuyla ilgili araştırma ve anketlerin doğrulandığının kanıtı değil miydi bu?
UNESCO'nun yaptığı araştırmada okuma oranı Avrupa'da yüzde 21 ülkemizde 10 binde 1 idi. Türkiye İstatistik Kurumu da aynı verilere ulaşmıştı. Okuyan ülkeler arasında 86. sıradaydık. Bir de IQ tablomuz vardı ki evlere şenlik. Bu ülkenin en büyük sorunu okumamak, biliyorsunuz değil mi? Yaşadığımız tüm sıkıntıların ucu gelip bu noktaya dayanıyor.
Okumanın önemi ve faydalarının anlatıldığı yazılar her yerde karşımıza çıkar. Bir klişe gibi düşünülür. Ancak, işi boş bir öneri değildir kitap okumak, lâmı cimi yoktur. Sonuç aşikârdır çünkü: CE-HA-LET
Bu noktada ''Etkin bir cehaletten daha korkunç bir şey yoktur,'' diyen Goethe ile, adeta onu tamamlar nitelikte
"En tehlikeli insan tipi az anlayan, çok inanandır," diyen Anton Çehov'u saygıyla anmak gerek.
Düşünün bakın. Okumayan, hiçbir şeye kafa yormayan insanda idrak ve muhakeme gücü gelişmemiştir. Bir sorunu çözmek için asla çıkar yol aramaz, çözüm üretemez. Düşünmek ve anlamak yerine inanmayı tercih eder. Böyleleri kolay bir şekilde kötü niyetli insanların oyuncağı oluyor ne yazık. Aklını hiç kullanmayan, nelere alet olduğunun farkına varmayan bir kukla olarak ipleri hep başkalarının elinde yaşayıp gidiyor. Etrafınıza şöyle bir bakın. Bu tanımlamaya uyan, birlikte yaşamak ve katlanmak zorunda olduğumuz ne çok insan var. Kişisel düşünce gücünden yoksun, bedavacılığa ve kolaycılığa şartlandırılmış, sinmiş, sindirilmiş, yaşadığımız her türlü sorunun baş nedeni devasa kitleler...
Tarih boyu okuyan, öğrenen, kendini geliştiren toplumlar pek çok alanda başarı sağladı. ''Çoklu zeka''ya sahip oldukları bilinen ve zaferden zafere koşan Osmanlı padişahlarındaki bu özelliğin küçük yaşlarda başladıkları kitap okuma alışkanlıkları sayesinde geliştiği söylenir. Okuduğumuz her kitap başka bir hayat, başka insanlar, farklı kültürler ve tabii ki yeni bakış açıları demek. Empati yeteneğinin gelişmesi, odaklanmayı güçlendirmek, çok daha açık fikirli bir insan olmak demek. Eğitimini aldığınız alanda dahi uzmanlık kazandıran en etkin yol değil midir düzenli okumak?
Genel kültürü artıran, karar verme mekanizmasını en doğru şekilde çalıştıran, küçük bir çocuğun bile bilge bir insan gibi davranmasına neden olan; zeki, nazik, akılcı, sevgi ve saygı dolu, vicdan sahibi bireyler yaratan...
O halde yukarıda bahsettiğim istatistikleri doğrulayan görüntülere gelsin sıra...
Ülkemde böyle bir sahneye rastladığımı hiç hatırlamıyorum misal. Siz rastladınız mı?
Ayakta ve üstelik tek başınaysan cep telefonu ne güne duruyor?!
Bir kahve içip soluklanmak üzere tek başına kafeye gelip de geçen zamanı okuyarak değerlendirene rastladınız mı?
Okuma aşkını hayvan sevgisiyle birleştirmiş bu tarz bir evsize de hiç rastlamamıştım.
Görüntü adeta beynime kazındı. Ömrüm oldukça unutmayacağım...
Sonra neden şaşırdığımı düşündüm. Konuyla ilgili araştırma ve anketlerin doğrulandığının kanıtı değil miydi bu?
UNESCO'nun yaptığı araştırmada okuma oranı Avrupa'da yüzde 21 ülkemizde 10 binde 1 idi. Türkiye İstatistik Kurumu da aynı verilere ulaşmıştı. Okuyan ülkeler arasında 86. sıradaydık. Bir de IQ tablomuz vardı ki evlere şenlik. Bu ülkenin en büyük sorunu okumamak, biliyorsunuz değil mi? Yaşadığımız tüm sıkıntıların ucu gelip bu noktaya dayanıyor.
Okumanın önemi ve faydalarının anlatıldığı yazılar her yerde karşımıza çıkar. Bir klişe gibi düşünülür. Ancak, işi boş bir öneri değildir kitap okumak, lâmı cimi yoktur. Sonuç aşikârdır çünkü: CE-HA-LET
Bu noktada ''Etkin bir cehaletten daha korkunç bir şey yoktur,'' diyen Goethe ile, adeta onu tamamlar nitelikte
"En tehlikeli insan tipi az anlayan, çok inanandır," diyen Anton Çehov'u saygıyla anmak gerek.
Düşünün bakın. Okumayan, hiçbir şeye kafa yormayan insanda idrak ve muhakeme gücü gelişmemiştir. Bir sorunu çözmek için asla çıkar yol aramaz, çözüm üretemez. Düşünmek ve anlamak yerine inanmayı tercih eder. Böyleleri kolay bir şekilde kötü niyetli insanların oyuncağı oluyor ne yazık. Aklını hiç kullanmayan, nelere alet olduğunun farkına varmayan bir kukla olarak ipleri hep başkalarının elinde yaşayıp gidiyor. Etrafınıza şöyle bir bakın. Bu tanımlamaya uyan, birlikte yaşamak ve katlanmak zorunda olduğumuz ne çok insan var. Kişisel düşünce gücünden yoksun, bedavacılığa ve kolaycılığa şartlandırılmış, sinmiş, sindirilmiş, yaşadığımız her türlü sorunun baş nedeni devasa kitleler...
Tarih boyu okuyan, öğrenen, kendini geliştiren toplumlar pek çok alanda başarı sağladı. ''Çoklu zeka''ya sahip oldukları bilinen ve zaferden zafere koşan Osmanlı padişahlarındaki bu özelliğin küçük yaşlarda başladıkları kitap okuma alışkanlıkları sayesinde geliştiği söylenir. Okuduğumuz her kitap başka bir hayat, başka insanlar, farklı kültürler ve tabii ki yeni bakış açıları demek. Empati yeteneğinin gelişmesi, odaklanmayı güçlendirmek, çok daha açık fikirli bir insan olmak demek. Eğitimini aldığınız alanda dahi uzmanlık kazandıran en etkin yol değil midir düzenli okumak?
Genel kültürü artıran, karar verme mekanizmasını en doğru şekilde çalıştıran, küçük bir çocuğun bile bilge bir insan gibi davranmasına neden olan; zeki, nazik, akılcı, sevgi ve saygı dolu, vicdan sahibi bireyler yaratan...
Ayakta ve üstelik tek başınaysan cep telefonu ne güne duruyor?!
Görüntü adeta beynime kazındı. Ömrüm oldukça unutmayacağım...
Ne kadar önemli bir konu. Okumayıp kendini geliştirmeyen insanlar, ezberleriye bir gruba dahil olup orada sürüklenmeyi seçiyorlar.
YanıtlaSilTeşekkürler. Ne güzel bir özet olmuş.
SilDahil olduğu grubun tam anlamıyla kuklası oluyorlar. Öl dese ölecek, kan dök deyince dökecek kadar kişiliksiz, zavallı bir kukla.
Kitap okumaya ara vermiştim 3 yıldır. Bu yıl tam gaz başladım ve ne kadar eksik olduğunu anladım. Bir şeyler eksikmiş de onu tamamlamışım gibi
YanıtlaSilÇocuk büyütmek için verilmiş 'zorunlu' bir ara olsa gerek.
SilBöylece okumanın ekmek, hava, su kadar elzem bir ihtiyaç olduğunu, benliğinize ilaç gibi geldiğini yaşayarak öğrenmişsiniz;)
Ankara'da ust gecitte mendil satarken kitap okuyan cocuk benim hafizamda hala
YanıtlaSilDilerim eğitimine ara vermemiş bir çocuktur.
SilHak ettiği şekilde güzel bir geleceği olsun dilerim.
ne guzel bir yazi ve londra'da ne cok gordugumuz goruntuler..metroda dip dipe bile nasil rahat okuduklarina hayran kaliyordum her seferinde:)
YanıtlaSilAynen öyleydi Sibelcim. Bunlar uzaktan uzağa çektiklerim.
SilGözümle görmesem asla inanmazdım. Ben de hayran kaldım.
Ve sonuç: Sürekli gülümseyip selam veren zarif insanlar. Sorunsuz, medeni bir ülke, mutlu bir halk...
Okumanın tadını bilmeyen öyle çok insan var ki. bilseler zaten "görece gereklilik" olarak değil de "vazgeçemeyecekleri bir şey" olarak görüp telefonları ellerinden bırakır kitaplara sarılırlardı.
YanıtlaSilbu arada en çok ne tür kitapları okumayı sevdiğimi hala bulamadım ;)
Sevgiler...
''Görece gereklilik'' tabirini çok sevdim. Zerre kadar istek duymadığı halde gerekli olduğunu da biliyor hani:) Bu durumu ifade eden harika bir karikatür var. Kadın kitapçıya gidiyor. ''Kürk Mantolu Madonna ne kadardı acaba?'' diyor. Adam da ''Kitabı 20 lira, kahve ile çekilmiş fotoğrafı 5 lira,'' diyor. Ve kadın kekeleyerek ''F... Fotoğrafı alayım ben direkt'' diyor. Ahaha:))
SilKitap okumayı vazgeçilmez kılıp kendini taçlandıranlara ne mutlu...
''En çok'' ne tür kitap sevdiğimin net yanıtı bende de yok bu arada ;)
Sevgiler...
Çok güzel bir tespitte bulunmuşsun Zeugmacım. Cehalet en büyük sınavımız kesinlikle...
YanıtlaSil''Uçakla 3 saatlik bir mesafe ama zihin olarak 300 yıl var arada'' demiştin, hatırladın mı Banucum? Aynen öyle!
SilDaha az önce aynı blog içinde John Lenno'nun çirkin diye yanına yakıştırılmadığı, aşkının sorgulandığı,; eltellektüel, okumuş, yazmış, sanatçı ve aristokrat bir kadın olan Yoko Ono ile niye evlendiği üzerine atıp tutan onlarca okumuş ve yazmış entellektüelin yazılarını gördüm.
YanıtlaSilHayır efendim okumak ile kimse gelişmiyor gelişmez.Çağımızın gelişme statüsü, güzellik ve para, şan ve şöhret. Siz estetik yaptırın, elinizi yüzünüzü boyayın ve pahalı kıyafetler giyin inanın banan kitap okumaktan çok dana fazla değer biçilirsiniz üstelik entellektüel olduğunu düşünen siteler ve bloglarda da. Bu yazıyı da koyun tabii, sansürlemeyin. Sonra gidin bakın Yoko Ono ile John Lennon aşkında neden bu kültürlü kadını çirkin diye sevemeyeceğini anlatan okumuş entellektüelleri anlamaya çalışın.
Ben seni anlamaya çalışıyorum sadece...
Sil''Okumak ile kimse gelişmiyor'' demişsin ya...
Bitmiştir.
Yazılarımı sansürlemek ve izin?? Ahaha :)) Buna da mı sen karar veriyorsun?
Cehalet ve cesaret ayrılmaz bir bütündür, bak bunu ne güzel kanıtladın:)
Sen git kendi seviyene göre yazılar oku sayın okumamış!
Bu bloga gelme bir daha!
Ahkâm kesmeyi çok seven bu zavallının ''gidin bakın'' dediği yazı BURADA. Gidin bakın gerçekten. Yazdıkları ve aldığı cevabı bir görün :))
SilNOT: Bir daha bu blogda yorumuna rastlarsam tek kelime okumadan anında silerim. Bilgine...
Sevgili Zeugma,
YanıtlaSilSusanna Tamaro'nun okumuş olduğum bir kitabından alıntı yapmak istiyorum.
"Zihnim tam bir kitaplık olsun istiyorum.Yoksa dünyanın uyumaktan,yemekten,sevişmekten ve ölmekten ibaret olduğuna inanma tehlikesiyle yüz yüze kalırım"diyor.
Michelangelo'nun çekiçlerini binlerce taş bloka tutkuyla ve kör bir öfkeyle indirip bir şekle sokması gibi,bizlerde okuyarak cehalete bir son verip,evreni daha yaşanılabilir hala getirebiliriz.
Sevgimle...
Alıntıladığın kısım nokta atışı olmuş sevgili Elif. Michelangelo örneğin de bir harika. Ziyaretin ve değerli katkın için çok teşekkür ederim.
SilSevgiyle...
Bu gidişle daha da cahil bir toplum olacağız bu kesin!. Bir de 'mış' gibi yapanlar var.Yani çok oku(muş) gibi görünmek isteyenler! Sürekli bir algı yaratmak peşindeyiz. Kime, neyi ispat etmeye çalışıyorlarsa artık! Biz genel olarak 'sonradan görmüş' bir milletiz!. mobil tf. kullanımı ve facebook kullanımının bu derece abartılı olması her şeyi gösteriyor zaten!. söyleyecek çok şey var, ne desek boş!. Çektiğin fotoğraflar her şeyi gösteriyor, hele ki en alttaki fotoğraf çok anlamlı. Önemli bir konuyu ele almışsın teşekkürler, iyi haftalar Zeugmacığım..Sevgilerimle.
YanıtlaSilKesin, evet! Vitesi geriye taktık, Cahiliye Dönemi'ne doğru hızla yol alıyoruz :/
SilTÜİK'in anketini araştıracak olursan o düşük okuma oranı rakamlarımıza ders kitaplarının da dahil olduğunu hayretler içinde göreceksin...
Öte yandan, Türkiye, akıllı tlf kullanımının dünyada en yüksek olduğu ülke! Dediğin gibi söyleyecek çok şey var Esinciğim. Vah ki vah halimize!
'Mış gibi' yapıp çok okumuş görünmek, algı yaratmak isteyenler nasıl da belli oluyor yalnız. Ortalıkta ibiş gibi gezip rezil ediyorlar kendilerini. Ne genel kültür, ne doğru dürüst cümle kurabilme yeteneği, ne imlâ. Aralarında 'bilge' rolüne soyunmuş zevzekler özellikle acınası :)
Önemli bir konu cidden Esinciğim. Böyle böyle ülke elden gidiyor, şakası yok.
Değerli katkın için teşekkür ederim, sana da iyi haftalar, sevgiler...
Kitap okumak bir tutku. Alışınca ve okuyamayınca eksik kalıyor insan. En güzel de anneden babadan öğreniliyor. Onları okurken gören çocuk hayata bir sıfır önde başlıyor diye düşünüyorum.
YanıtlaSilSırf bu davranış kazandırılsa başka da birşey yapmasa da olur aileler...
Her bir kelimeye ben de imzamı atıyorum. Küçük bir çocuk için anne baba rol modeldir. Ne sunulursa onu kapar çocuk. Karakteri ona göre şekillenir, yaşamının vazgeçilmez bir parçası olur öğrendikleri. Bir de ilkokul öğretmeni önemlidir kitap okuma alışkanlığı ile ilgili. Gerisi için başka bir şeye ihtiyaç yoktur neredeyse, evet...
SilHoş geldin Ausecim. Aslında birkaç yıl oldu onu yazalı. Ancak, 20 yıl da geçse değişmeyen gerçekler bunlar. Konuyla ilgili görüşlerinde sen de çok haklısın. Sigara konusunda bile öyle. Sigara içen bir anne-babanın çocuğunu da onları görüp özenerek sigaraya yönlenir. Her şeyin temelini aile atar sonuçta. Ama aileye rağmen kendi kendine en doğru yolda yürüyenler de az değil.
YanıtlaSilPeki ya tırnak içine aldığın o sözün gerçeğini burada yaşatana ne dersin? Kıt aklıyla anla(yama)dıklarına bak. Neler söylüyor:) Yoko Ono yazısından gelmiş buraya. Umarım onu da okudun ve çok güldün:))))
Çok teşekkür ederim zarif ziyaretin için Ausecim. Okuyan gözlerine sağlık canım. 💖💖🌸🌸