2023/06/17

Sıkıntılı Bir Haftanın Ardından

Yaseminlerin ömrü çok uzun değil. O nedenle Halk Bahçesi'ne yakın bir konumdaysam mutlaka gidip o kapıdan geçerek mis kokuların içinde biraz vakit geçiriyorum. Bu bir tür terapi bence. Bu hafta öteki evle ilgili yorucu çalışmalar içindeydim. Fazlalıkları atmak ya da ihtiyaç sahiplerine vermek üzere eşya elemek, biraz tadilat yaptırmak gibi yorucu işlerdi. Daha kendime gelemedim. Bir de notere gidip vekaletname çıkartmam gerekiyordu. Şubat 2021' de çıkarttığım vekaletnameden bahsedip ''üç parça evrak için 500 TL'ye yakın para ödedim'' diye bloga not düşmüşüm. Aradan sadece iki yıl geçmiş, lakin aynı vekaletnamenin fiyatı 1500 TL'nin üzerindeydi bu kez. Her şeye iki üç misli zam gelmiş de ona gelmeyecek mi? 
Neyse efendim, notere girdiğimde işleme başlamak için kimlik belgemi istediler tabii. Ama ama? Kimliğim yok. Çantamın her tarafını elden geçiriyorum. Banka kartlarım market kartlarım hepsi cüzdanda, bir tek kimliğim yok! Vekaletnameyi de o gün kargoya verip yetiştirmem lazım. Kentsel dönüşüme giren evin yıkım kararı için mirasçılar içinde bir tek ben kalmışım!
Demek ki öteki evde eşya elerken kimliğimi de elemişim bir şekilde. Binbir çeşit işin içinde ambale olmuşum. Belki de belediyedeki işlemden sonra geri almayı unutup orada bıraktım! Öyle bir gerginlik ki aklıma ilk gelen hemen Nüfus İdaresine gidip yeni kimlik çıkartmak. Tabii önce gidip biyometrik fotoğraf çektirdim. 4 fotoğraf 150 TL olmuş mu sana. Nüfus İdaresine girdiğimde koridorda kabin benzeri kısma oturtulmuş kadın ''Önce PTT ya da devlet bankalarından birine gidip 166 TL yatırıp makbuzunu getireceksiniz,'' dedi Yakınlarda bir devlet bankası vardı. Hemen oraya gidip, sıraya girip derdimi anlattım. Adam demez mi ki ''Biz veremiyoruz, PTT'den almanız gerekiyor.'' O kadar da sıra bekledim. Yönlendiren kadın oralarda olsa boğabilirdim. Mecburen PTT'de de sıraya girip neredeyse 1 saat sonra sıram gelip parayı yatırdım. Makbuzu alıp yeniden Nüfus İdaresine gittim. Kadına biraz çıkıştım. ''Ben size öyle demedim ki böyle demedim ki'' diye kıvırıyor bir de ağzındaki sakızla. Pess! dedim. Orada da sıraya girdim. Sıram gelince girdiğim odadaki kadın ''Parmak izli başka bir kimliğinize ihtiyaç var,'' demez mi? Nasıl kimlikmiş o? Ehliyet olabilirmiş. Ehliyet o an yanımda değil ki. ''Eee? N'apacağız şimdi?'' ''Eve gidip ehliyetinizi getireceksiniz.'' Yani girdiğim o kadar sıra boşa gitti. Eve gidip ehliyet getireceğim öyle mi? Eğer ehliyetim olmasaydı parmak izli kimliğim onun yerine ne olabilirdi söyler misin?! İlk bilgileri veren kadın bundan da bahsetmemişti sahi. Şöyle ikinize de birer tane yapıştırsam oradaki parmak izi olur mu? Anladım ki benim acele iş o gün yattı. Zaten yatmasa bile öyle hemen veremezler kimlik falan. Çaresizce eve gittim. Ehliyeti diğer çantadan alıp hazırlayayım, dedim. Bir de baktım ki kimlik kartım çantanın kenarındaki doğalgaz evrakının içinde görünüyor. Sahi, ben onu oraya ne zaman koydum?

Konuya noktayı koyup haftanın fotoğraflarına geçeyim bence. Yeniden sinirlenmeye başladım çünkü.

Böğürtlen sarmaşığının çiçekli hali ve Paşa bıyığı (Cennet çalısı) zamanı...

Bir kruvaziyer gemi daha gelmiş; ama Viking serisinden olmadığı kesin. Onların düzenleri şahane. Bu yaşlı yolcu kendi ekibini kaybetmiş görünüyor. Neyse ki gider az ileride atın önünde bekler. Topuklu terlikler zorlasa bile tam karşıda da gençler yürüyüşte.

Közde, bardakta ya da haşlanmış. Sıcaklarda bile mısırın her haline talep var.

Tarifini bulup yapmasını öğrendikten sonra Efibadem kurabiyesi artık sadece kendi imalatım :)

Malta eriğinin son demleri, ancak meyveler genelde toplanmıyor. Ağaçta öylece kalıyorlar. Ne kadar faydalı ve leziz bir meyve oysa. Sebebini henüz öğrenemedim.

Vişneler olgunlaşmaya başlamış. Geçen yıl dolaba atmayı unutmuştum. Gördüğüm yerde almalıyım. Trabzon hurmasının büyüme aşamaları gözümün önünde gerçekleşiyor her yıl. Neredeyse şu haldeyken yiyesim var. O derece sevdiğim bir meyve. Vişne sondan birinciyken birdenbire atak yaptı, çünkü buz halinin sıcaklarda dondurmadan bile nefis olduğunu keşfettim.

Bu güzellik benim kedim olmak istiyor sanırım. Artık balkona kadar tırmanıp içeriye miyavlıyor. Geçen gün gördüğümde çok şaşırdım. Bir ara gece de geldi, aynı kapıda iki ayak üstündeydi yine. Olacağı buydu :) Beslemeye devam. Bakalım sonu nasıl gelecek?  

Yeni açılmış bir yufkacıda kuru yufka keşfettim. Sahibi Kastamonulu imiş. İç Anadolu'da çok yaygındı ve ''şepit'' deniyordu adına. Böyleyken çok kıtır. Hafif ıslatılarak içine yumurta, peynir, zeytin, yeşil soğan ve çok az zeytinyağı ile nefis dürüm oluyor. Ya da normal yufka gibi kullanılıp böreği yapılıyor. Lakin ben normal yufka alacaktım. İpek gibi börek oldu. Markette satılanlardan almayacağım bir daha.

Portföy çantamı astarlayıp fermuarını diktim. Ucuna boncuklu püskülünü ve bileğe takılarak kullanılacak sap kısmını da ekledim. Böylece günde 1 motifle terapi seanslarım hava sıcaklıklarıyla birlikte sona ermiş oldu.

Kalın sağlıcakla...