24/01/2024

Ocak Ayından, Oradan Buradan

Palmiye ağacının hem Hindistan cevizi hem hurma yetişen türü olduğunu öğrendiğimde ne şaşırmıştım. Geçen gün çektiğim şu fotoğraftaki palmiye de bir başka tür, meyvesinden faydalanılan Acai Palm galiba. Üzerindeki o minik siyah yuvarlaklar dilimize açai meyvesi, açai üzümü (acai berry) diye giren meyveleri olsa gerek. Bundan emin olamadım. Çünkü palmiyenin hiçbir türü olması gereken şekilde olgunlaşmış meyve veremiyor ülkemizde. Tropikal iklimde olmadığımız için tüm palmiyeler süs amaçlı. Sarayın bahçesindeki hurma ağaçlarının üşümemesi için yurtdışından ısıtma tertibatı getirilecekti bir ara. Öyle bir sistemle sonuç alınabiliyor mu? O ağaçlar hurma veriyor mu sahi?

Blogda son 1 yıldır merak edip sürekli yazıyordum. Nusret Mayın Gemisi artık yerinde yoktu. Geçtiğimiz yaz mürettebatıyla birlikte Ege kıyılarından sonra epeyce uzun bir tura çıkarak Karadeniz kıyılarında da demir atıp ziyaretlere açılmıştı, evet. Fakat neredeyse kış bitecek, halen yerinde yok. Hiç böyle olmamıştı. Durumu en sonunda Deniz Müzesi'nde görevli askerlerden birine sorarak öğrendim:
Nusret, Nara Burnu'nda beklemedeymiş. Çünkü demir attığı iskele bakıma alınmış ve çalışmalar bitmek üzereymiş. İskelenin bitirilmiş olan yeni demir parmaklıkları da bunun kanıtı zaten.

Ocak ayı 1 kez yağan kar ile kaldı. Üzerine birkaç gün süren yağmurlar ve bol güneş. Gölgeler ayaz, güneşli kısımlar yakıcı devam ediyor. Bu arada kentten bir gün olsun turist eksik değil. En son gördüklerim Hintli ya da Pakistanlıydı.

Feribotların biri gidip diğeri geliyor. Rutin düzene devam. Martılar yorgun bu ara. Ve kordondan girilen deniz manzaralı şu sokağın adı konmuş sonunda: Çocuk Sokağı

Geçende yine kordondan geçerken kafelerden birinde sanki ünlü biri oturuyordu. Emin olmak için elimdeki telefonu hafif sağa kaydırıp basayım ve ekrana bir bakayım dedim. O la laa! Ünlü biriymiş gerçekten ve o da pür dikkat bana bakıyormuş. Gördüğüm an şok oldum. Kendisine teşekkür ederim. Sayın Şengör'ü bir gün yine görürsem yanına gidip konuşmak üzere o halde:)

''Gıda Dedektifi'' adlı hesabı takip ettikçe korku ve endişelerim tavan yaptı resmen. Dışarıdan hazır gıda alma ihtimalim sıfıra inmek üzere. Misal, kedi dili bisküvileri de evde yapmaya başladım. Ayrıca sizler için çok kolay, çok leziz, çok süper bir pasta keki (tabanı) tarifi yazayım buraya: 
Malzemeler
4 yumurta (oda sıcaklığında olacak), 
4 küçük kahve fincanı elenmiş un, 
4 küçük kahve fincanı şeker, 
2  küçük kahve fincanı ılık su.
Görüldüğü üzere kabartma tozu, yağ, süt, vanilin, vb. yok. Bir mikserle şeker ve yumurtaları iyice çırpıp kabartıyoruz. Ilık suyu ilave edip tahta bir kaşıkla karıştırıyor ve hemen unu ekleyip hızla karıştırmaya devam ediyoruz. Malzeme pürüzsüz bir görünüme ulaşınca yağlı kağıt serilmiş bir tepsiye döküp önceden ısıtılmış bir fırında ve 160-170 derecede kontrollü olarak 30-40 dk. pişiriyoruz. Fırından hemen çıkarmayıp 10 dk. içerde bekletiyoruz. Buyurun size sünger görünümlü, şahane ötesi bir pandispanya.

Dışarıdaki fiyatlar bu kadar el yakarken ara ara mutfakta biraz daha fazla zaman harcamalı ki bunca pahalılıkta üç dört misli para çıkmasın cebimizden.

Konya-Afyon yöresinde yaygın olan tahinli çörek de bunlardan biri. Kahvaltı için ekmek yerine tam buğdaylı, leziz ve sağlıklı bir seçenek.

Kışın soğuk günlerinde en gözde yemek kuru fasulye-pilav ikilisidir herhalde ve sevmeyeni yoktur. Ve ben pirinçten ziyade mümkün olduğunca bulgur pilavı tercih etmeye çalışırım. 
İnteraktif sözlüklerden birinde sözlük yazarı olduğumdan blogda hiç bahsetmemiştim sanırım. Zaten epeyce uzun bir zamandır aktif değilim. Belki bir gün yeniden istek duyar da kaldığım yerden devam ederim. Antrparantez bu bilgiden sonra işte o sözlükte geçen, bulgur pilavı ile ilgili ilginç bir anım var. Onu buraya eklemek istedim:

 O gün sözlükte bulgur pilavı ile ilgili bir başlık vardı ve ben bu pilavı değişik bir yöntemle yaptığım için hemen entry girdim. Akşam karanlığı çökmek üzereydi. Aradan daha 10 dakika geçmeden mesaj kutum yeşillendi. Aynı evde yaşayan 3 üniversite öğrencisi karınlarının aç olduğunu, okudukları pilavı çok canlarının çektiğini, bu tarifi okuyunca hemen hazırlıklara başladıklarını ve önce markete gideceklerini yazmışlar (İçlerinden biri sözlük yazarıydı ve o yazıyordu). 
Okuyunca mutlu olmuştum tabii. Ancak diyorlardı ki ''Kuru fasulye de alacağız. Bize bir de güzel bir kuru fasulye tarifi verin, yanına da onu yapalım.'' Ama ama, kuru fasulye öyle hemen pişmez ki. Bunu onlara da yazdım ve çok üzüldüler. Bu kez de ben çok üzüldüm. Ancak, o an aklıma bir fikir geldi. ''Madem bu kadar istiyorsunuz, marketten gelir gelmez ilk işiniz kuru fasulyeyi yıkayıp bir tencereye koymak olsun. Üzerini epeyce geçecek şekilde su ekleyin ve hemen ocağa koyun. Tenceredeki su iyice kaynayıp fokurdarken fasulyelerden bir kısmı yukarıya çıkacak. Ne kadar karıştırsanız da alta inmeyecek. O yüzden tencerenin altını fokurdadıktan 5 dakika sonra kapatın. Üsteki fasulyelerin alta inmesini bekleyin (Bunu tamamen kendi gözlemlerimle öğrenmiştim. O bekleme süresi haşlanma olayını kolaylaştırıyordu). Siz bu esnada bulgur pilavınızı yapmaya başlayabilirsiniz.''
Neyse, gerisini kısaltayım. Çocuklar söylediklerimi bir bir yapmışlar. Pilavı pişirip demlenmeye almışlar. Kaynar sudaki kuru fasulyelerin tamamı söylediğim şekilde alta inmiş bu arada. Tencerenin altını tekrar ateşleyip bir saate yakın pişirmişler fasulyeleri. Yumuşacık olmuş gerçekten. Sonrasında fasulyelerin altını kapatmadan yine tarifini verdiğim, sıvı yağda kavrulan soğan + salça sosuyla kaynatmaya devam etmişler. Sonuç mu? Sözlükteki entry'i okuduktan sonra 2 saat bile geçmeden koca bir tencere mis gibi kuru fasulye ve bulgur pilavları olmuş. Şölen sofrası sefası sürmüş, sevinçten bayram etmişler :)

*   *   *

(1 Ağustos 2023'te çekmişim. Demek ki meyveler en az 6 ay dallarda.)