Yaşadığımız dünya ne kadar gizemli aslında.
Bir o kadar da heyecan verici...
Düşünecek olursak hepimizin başından tuhaf ve açıklanamaz türden sayısız olay geçmiştir. Bu durum, farkında olmadan kullandığımız ve ''tesadüf'' diye adlandırıp önemsemediğimiz, duyularımız dışında gelişen bir algılamadan kaynaklıdır elbette.
Bazen kapı çalar ve daha açmadan kim olduğunu bilirsiniz. Birini düşünürken o kişiden aniden telefon gelir ya da yolda karşınıza çıkar birkaç saniye içinde.
Veya öyle kötü bir gün geçirmişsinizdir ki anneniz bunu tümüyle hissedip panikle telefona sarılmış, sizi aramaktadır.
Sevdiğinizle aynı anda aynı şeyleri düşündüğünüz anlar vardır örneğin. Bu, ikinizden biri düşüncelerini kelimelere döktüğünde çıkar ortaya. Esrarengiz olduğu kadar da hoştur aslında...
Yaşanan bir an, kimi zaman sanki daha önceden yaşadınız veya bir filmde gördünüz; ama hangisi olduğunu çıkaramıyorsunuz gibi bir duyguya sürükler sizi. Karşınızdakinin düşüncelerini olduğu gibi okuyabilir, kilometrelerce uzaktaki bir yakınınızın başına gelen felaketi o an sezinleyebilirsiniz.
Aradaki mesafelerin hiç önemi yoktur. Hatta mesafe arttıkça telepatik algının güçlendiği deneylerle sabitlenmiştir. Zaman ve mekân diye bir sınır da söz konusu değildir ve ANINDA gerçekleşmektedir.
Altıncı his diye adlandırdığımız bu durum temelde ikiye ayrılıyor: Telepati ve ruhsal görü (durugörü).
Bu iki algıyı birbirinden ayırmak güç olsa da birbirlerinden farklı. Ruhsal görüde bilgi başka bir zihnin yardımı olmaksızın elde ediliyor çünkü. Telepati ise; bilinen beş duyu ya da herhangi bir araç kullanmadan, her türden düşünce ve duygunun zihinden zihne gönderilip alınması şeklinde yapılan bir duygu alış-verişi. Sadece insanlara özgü değil, hayvan ve bitkilerin de kullandığı bir iletişim.
Her canlı türünün kendi arasında olabildiği gibi, bitki-insan, insan-hayvan arasında da gerçekleşiyor.
Bu iletişimde insanlar arasındaki sempati ya da sevgi bağının derecesi önemli bir etken.
Sevgililer, yakın dostlar, eşler ve kardeşler arasında gerçekleşme yüzdesi yüksek.
Telepatide doğruluk % 40'ken bile büyük bir oran sayılırken, Laura ve Daphne Smith adlı Amerikalı ikizlerin, uygulanan deneylerde birbirlerinin fikirlerini okuyabilme doğruluk oranları % 85'e ulaşmış ve telepatiye en yatkın insanların ikiz kardeşler olduğu ortaya serilmiş.
İşin en heyecan verici yanı ise bilimsel olarak kanıtlanmış bu duygunun ''geliştirilebilir'' olduğu.
Bilim adamları tarafından Amerika ve Rusya'da yapılan denemelerde, birbirlerinden binlerce km uzaklıktaki alıcı ve verici telepatların çok doğru ve sağlıklı bir şekilde gönderme-alma yaptıkları tespit edilmiş, bu çalışmalarının casusluk amacıyla da kullanıldığı anlaşılmıştır.
Uzay çalışmalarının ve polis teşkilatındaki cinayetlerin ''durugörü'' özelliği olan kişiler yardımıyla çözümleniyor olması ise inanılacak gibi değil.
Sözün özü; bilim telepati ile günlük yaşamımızda kullanabileceğimiz yeni imkânlar arıyor ve bu gizemli yolculukta alabildiği kadar yol almak istiyor insan...
Mutlu bir hafta sonu dilerim, sevgiyle...