2022 Ekim ayından beri sabırla beklemedeydim. Kimi zaman umudu kestiğim oldu, kimi zaman varlığını unutup gittiğim. Merak, heyecan, umut, sabır ve dahi umutsuzluk birbirine girse, periyodik olarak yer değiştirip dursa da o hep hayatımdaydı. Kaldırıp atamıyordum. Anlatılmaz, anlaşılmaz bir hâl idi...
100 milyon yıl öncesine dayanan antik bir masaldaki yeniden uyanışa şahit oldum sonunda. Biraz uzun sürse de zoru başarmıştım. Doğal yaşamda binlerce tohumdan yalnızca birkaç tanesi çimlenebilirken onun topraktan baş verişini ilk fark ettiğim an yaşadığım çok, ama çok büyük bir sevinç ve heyecandı. Kardeşleri de yolda. Manolya tohumuna hayat veren Benjamin ağacıma sevgiler.🌿💗
🙏😊😇
Bilir misiniz, sabahları açılan manolya çiçekleri, böcekleri çekmek için koku salmaya başlarlar. Her çiçeğin üzeri düzinelerce sulu, yapışkan tepeciklerle doludur (Dıştaki dişi polen alıcıları).
Yiyecek arayan böcekler, bu kokudan etkilenerek, ziyaret ettikleri diğer çiçeklerin polenleriyle birlikte gelirler. Böylece akşam olup en içteki yapraklar kapandığında böcekler içeriye hapsolur. Bu esnada manolya çiçeği ısı üretir. Böceklerin adeta gece boyunca kendilerini evlerinde hissetmeleri için rahat bir barınak oluşturur ki bu onları her yere sürünecek ve alıcı tepeciklerine polen bırakacak kadar sıcak tutar. Daha sonra tepecikler kapanır ve anterler (polen üreten erkek yapılar) açılıp aktif hale geldikçe kahverengiye dönmeye başlar, aynı böcekleri taze polenle kaplarlar. Sabah yapraklar yeniden açıldığında aşka kapılan böcekler uçup giderler ve tozlaşacak başka çiçekler bulurlar.
Bilim insanları bu antik bitkiyi yeniden ele alarak nasıl çoğaldığını çözdüler.
Manolyalar, yeni doğmuş kırmızı tohumlarını gururla dünyaya uzatır ve açıkça görülmek isterler. Çoğu zaman tek bir göbek kordonuyla tohum kabuğuna hâlâ bağlı olan beyaz, ipek bir iplik ile asılı gibi dururlar. Güzelliklerini, dünyadaki haklılıklarını ve amaçlarını bilir, bir kuştan ya da sincaptan kendilerini koparıp yeni yuvalarına taşımasını isterler. Kırmızı tohumların kabuktan dışarı uzanışı sanki dillerini dışarı çıkarıyorlarmış gibi eğlencelidir. Bu aslında çiftleşme dansı yapan erkek kuşun olağanüstü tüylerine benzeyen bir aşk hikâyesidir.
"Burada! “Canımdan kanımdan kocaman bir damla olan bu muhteşem ikramı alın. Çiçeklerimi özlediyseniz, bu yazın başlarında çiçeklerimin ne kadar güzel olduğunu gördüğünüzden emin olmalıyım!
Ben Grandflower Magnolia'yım! Göz ardı edilmeyeceğim!"
Manolyanın 140 milyon yıl önce ortaya çıkan ilk çiçekli bitki olduğunu biliyor muydunuz? O çiçekler yaban arılarının evrimleşmesinden yaklaşık 35 milyon yıl önce açmaya başlayıp her şeyi yemeye istekli olan yaşlı böceklere seslendiler. Onlara tatlı kokulu, protein açısından zengin polenler ve geceyi geçirebilecekleri sıcak bir yuva teklif ettiler. Yapraklarını böceklerin kemiren çenelerinden zarar görmeyecek kadar sert hale getirirken, aynı zamanda onları bir şekilde kadifemsi yumuşaklıkta tuttular. Bunun adı manolyalar ve böcekler arasındaki aşk hikâyesi idi. Peki, böcekleri cezbetmek için doğru kokuyu yaratmaları ve gerçekte istedikleri şeyin polenlerindeki protein olduğunun öğrenilmesi ne kadar zaman aldı?
Manolyanın atası
(Fotoğraf: Hervé Sauquet & Jürg Schönenberger)
Bilim, çiçekli bitkilerin yaklaşık 100 milyon yıl öncesinden başlayarak oldukça hızlı bir şekilde yayılım sağladıkları ve yalnızca 3 ila 5 milyon yıl içinde ortaya çıktıkları konusunda hemfikir.
66 milyon yıl önce asteroit çarpması sonucu dinozorlar öldükten ve son büyük yok oluştan sonra çiçeklerin hızla çeşitlenerek Çiçek Çağı'nı başlattığından da...
Ne demişti John Williams:
Gerçekten değerli bir şeye ulaşmanın kestirme bir yolu yoktur. 👍✌
Başlangıç detaylarını merak edenler ''manolya'' etiketine tıklasın lütfen.