29/10/2025

Fener Alayındayız

Öyle büyük bir coşkuydu ki! Cumhuriyetimizin büyük bir gurur ve mutlulukla kutladığımız 102. yıl dönümünündeki fener alayına bu yıl meşaleler eşlik etti. Binlerce kişinin katıldığı görkemli yürüyüşte tek yürek halinde bayram coşkusu yaşamak, Cumhuriyet ruhunun doruğa ulaşması böyle bir şeydi.

Saat 19.00 civarı Cumhuriyet Meydanı'ndan başlayan yürüyüş Boğaz ve Garnizon Komutanlığı bandosunun marşları eşliğinde gelinen Valilik Binası önünde sona erdi.

28/10/2025

Bu Akşam EMRE FEL Konserindeydik 🎸

İki gün sürecek kutlama programıyla 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızın 102. Yıl Dönümü için büyük bir coşkuyla hazırlık yapan kentimizdeki ilk etkinlik bu akşam Özgürlük Parkı'nda gerçekleşen Emre Fel konseri idi. Yarınki etkinlikler, özel gösteriler ve Fener Alayı ile Cumhuriyet ruhu doruğa taşınacak.

Bilenler biliyor. Ona özellikle de Z kuşağı bayılıyor. 1998 doğumlu Emre Fel, yıldızı sahnelerde hızla parlamakta olan ve gerek sesi gerek tarzıyla beğeni toplayan başarılı bir isim. Kendisi de Z kuşağından. 

Bu ara Spotify'da epey parçasını dinledim ve başarılı buldum. Benden de tam not aldı. Barış Manço ve Cem Karaca'dan esintiler taşıyor. Bu akşam konsere yarım saat gecikmeli ulaşabildik; ama oldukça keyifli dakikalar geçirdik diyebilirim.

26/10/2025

Geçmiş Değil Bugün Gibi

Bu dünyadan göç etmiş bir yakınını özlemek normal midir? Ortamda yakınınızla ilgili bazı tetikleyiciler varsa özellikle. Misal onunla özdeşleşmiş bir obje, bir resim, onun sevdiği bir şarkı, mekân, hatta bir tanıdık ortaya çıktığında özlem duygunuzun baş edilmez biçimde yoğunlaştığını hissettiğiniz oluyor mu? 

Anıların zamanla silikleştiği, özellikle de görüntüler, sesler ve kokular gibi onları üç boyutlu kılan özelliklerin, yani duyusal hafızamızın, inanılmaz derecede hızlı bir şekilde silindiği biliniyor. Tam olarak 1/5 ila 1/2 saniye kadar. Parfüm kokusu veya bir arkadaşımızın kahkahası gibi izlenimlerimizi ancak bu kadarcık bir sürede doğru hatırlayabiliyoruz. 

Pratikte bu iyi bir şey aslında. Temas ettiğimiz tüm uyaranları aklımızda tutsaydık, zihnimizin ne tür bir sirk haline geleceğini düşünsenize. Ama yine de duygusal yönden üzücü bir durum bu. 

Pek çoğumuz yas tutmanın nasıl bir şey olduğunu biliriz, yani yas tutmuşuzdur. O halde kaybettiğimiz yakınımızdan sonraki hayatın en üzücü yanlarından birinin, zaman içinde sesi, kokusu ya da size sarılması gibi ona ait anılarınızın silinmeye başlamış olduğunu da zaten bilirsiniz. Duyusal anılar, kişinin fiziksel varlığıyla yakından bağlantılıdır ve başlangıçta bundan daha çok isteyeceğiniz bir şey yoktur. Bu duyusal deneyimlerin kaybı, tartışmasız biçimde bir kişinin ölümden sonra yaşayanacak ikincil kayıplardır.

21/10/2025

Suppililuima'nın Sırt Künyesi

Anadolu-Suriye bölgelerinde bulunan Geç Hitit kraliyet şehirlerinin iç kale girişlerine insan heykellerinin dikilmesi ile bu girişlerin sembolik sınır konumunda oldukları ve kralın Tanrı tarafından toplum için görevlendirilmiş bir koruyucu ya da ''kapı tutucu'' konumunda olduğu vurgulanmakta.

Kral Suppililuima'ya ait bu devasa heykel Hatay ili Antakya-Reyhanlı karayolunun 20. kilometresinde, yolun sol tarafında yer alan Tayinat Höyüğün iç kale kapısı alanında bulunmuş. Heykelin sırtında bulunan Luvice hiyeroglif yazıt, heykelin Geç Hitit Patina/Unki krallığında büyük olasılıkla M.Ö. 9. yüzyılın başında Tayinat'ta (antik Kunulua) hüküm süren Kral Suppuliluima'ya ait olduğunu göstermiş. Suppuliluima'dan Güneydoğu Anadolu gezimizin ilk gününde ziyaret ettiğimiz Hatay yazımda bahsetmiştim. Hatay Mozaik Müzesi'ndeki devasa heykelinden de. Ancak, heykelin fotoğrafını da çekmiş olduğum sırt kısmındaki hiyeroglif yazısından ve açıklamasından (çevirisinden) bahsetmeyi unutmuşum ki önemli bir detaydı.

19/10/2025

Mozaikteki İskeletin Mesajı

Hatay Arkeoloji Müzesi'nde çektiğim duvara sabitlenmiş bu iskelet figürü üç figüratif panelden oluşan bir mozaik panonun sol bölümünden. Sol tarafına doğru hafifçe uzanmış, dirseğini bir yastığa yaslamış ve sol elinde kadeh tutan şekilde tasvir edilmiş.

Oldukça rahat ve keyifli bir şekilde betimlenen ''erkek iskelet'' figürünün sağ tarafında iki somun ekmek ve çift kulplu bir amphora var. Ekmeklerin ortadaki yuvarlak parçanın etrafına sıralanmış 6 yuvarlak parçadan oluşan günümüz çiçek ekmeğinin aynısı olması şaşırtıcı. Üstteki “EUØPOCYNOC” yazıtının ise “Neşe, neşelen, mutlu ol, hayatta kal” anlamına geldiği bilgisi var. Açıklamalar arasında bu figürün, ziyafete katılan davetlilere yaşamın ne denli kısa ve geçici olduğunu simgelediği, adeta uymaları gereken bir çağrıyı, bir gerçekliği anlattığı da ifade ediliyor.

15/10/2025

Hayvan Terli - Troya | Aziz Baha ÖRKEN

Salı günü ziyaret ettiğim Seramik Müzesinin giriş katında süregelen bir sergi ile daha buradayım. Hayvan Terli-Troya, müzeye daha girişte dikkatimi çeken, bir zamanlar çok kullanılan bir deyimden kaynaklı olduğu için ismiyle beni tebessüm ettiren bir sergi. 9-13 Ağustos tarihleri arasında gerçekleşmesi planlanan ve yangın felaketi nedeniyle ileri bir tarihe ertelenen 62. Uluslararası Troya Festivali için düzenlenen etkinliklerden biri olan bu sergi sanatçı Aziz Baha Örken'e ait ve 24 Ekim 2025 tarihine kadar devam edecek.

Üst kattaki süreli sergiden indikten sonra incelemeye aldığım sergide sanatçı ile ilgili bilgilendim önce. 1993-2000 yılları arasında Gelibolu Yarımadası'nda ve özellikle Eceabat'taki anıtsal heykel projelerinde imzası olan değerli heykeltıraş Prof. Dr. Tankut Öktem'in asistanlığını yapmış olan 1978 Konya doğumlu Aziz Baha ÖRKEN.

14/10/2025

Mehmet Kutlu Seramik Sergisi

Mersin'de Deniz Taşımacılığı sektöründe broker olarak çalışmakta olan Mehmet Kutlu, Çukurova Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Fakültesi, Makina Mühendisliği Bölümü mezunuydu. Hobi olarak özel resim dersleri almak istedi.

30 yaşındayken Mersin'den İstanbul'a taşındığında yine hobi olarak seramik kurslarına başladı. Farklı atölyelerde beş yıl süren deneyimlerinden sonra radikal bir kararla iş hayatını sonlandırıp 35 yaşında Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü'ne girdi. 

Tutkuyla okuduğu bu bölümden fakülte birincisi olarak mezun oldu. Lisansüstü eğitimini aynı üniversite ve Hacettepe Üniversitesi'nde tamamlayıp sanatta yeterilik derecesi aldı.

Pek çok ödüle sahip olan sanatçı yurt içi ve yurt dışında çok sayıda karma ve kişisel sergiye katılmıştır. Çalışmalarında porselenle birlikte çeşitli seramik çamurlarını, cam, serigrafi tekniklerini, üretim hatalarını, zıtlıkları ve çocukluk ruhunu kullanır. ''Kimliğimi ve sanatımı oluşturan en önemli dönem'' dediği çocukluğuyla ilgili şunları söyler:

12/10/2025

Ekim Ayında Oradan Buradan

Defne ağacının zeytine benzeyen meyveleri olduğunu bilmeyenler burada mı? İkinci tur manolya tohumlarımı da topladım. Bunlar da kırmızı kabukları soyulduktan sonra üç aylık kış kuytusuna yatacak yani soğuk katlamaya alınacaklar. İçimden bir ses bu yılki tohumların çok verimli olacağını söylüyor, bakalım.

Akşam sefası her yerde çıkabilen kolay bitki olarak bilinir; ama yok ki böyle bir güzellik!

08/10/2025

Ressam ve Sokak Satıcısı Çinli Anne

Psikolog, eğitimci ve yazar Üstün Gökmen'in ''Tanışma'' adlı şiirinin mısralarında geçer hani. "İnsanların / Yüzlerinin ve gözlerinin rengi başka başka da olsa / Gözyaşlarının rengi hep aynıdır," der. Oldukça etkileyicidir. 
Dün rastladığım bir videodan sonra bu dizelerin üzerine el yükseltiyorum: ''Hangi ülkeden olursa olsun, kadınların, anneliğin, çekilen acıların rengi de hep aynıdır.''

Dayanıklılığın Tanımını Değiştirecek Bir Hikâye
Biri erkek diğeri kız iki çocuk annesi Çinli Lin Jing gencecik yaşında akla gelmeyecek zorluklarla karşılaşmış bir kadın. Doğuştan kalp rahatsızlığı olan oğlu ile birlikte yaşam ona pek çok kez dayanılmaz acılar yaşatmış. 

Yanında duran ve şu an 10 yaşında olan oğlunun babası ilk kocası. O ve Lin Jing tüm birikimlerini çocuğun tedavisine harcıyorlar, ancak durumu düzelmiyor. Ve bunalıma giren kocası oğullarına bakması için eşini yapayalnız bırakarak trajik bir şekilde intihar ediyor. 

Oğlunun sağlık masraflarını karşılayabilmek için 2020 yılından 2022 yılına kadar vinç operatörü olarak çalışan Lin Jing 2022'de yeniden evlenip ikinci çocuğuna, sırtında taşıdığı kızına hamile kalıyor. Ancak, ikinci kocası hasta oğlunu istememeye başlıyor. Lin Jing kocasının ailesi tarafından da reddedilip başka çaresi kalmayınca ailesine destek ve oğlunun tedavisi için gereken parayı kazanmak üzere sokakta küçük bir barbekü tezgâhı kuruyor. Baharatlı tofu ve tatlı patatesli erişte servis ederek oğlunun hastane masraflarını karşılıyor. Tüm bunlara rağmen gülümsüyor ve diyor ki: “Kasveti kendime (içime) saklıyorum. Pozitif kalmak durumu değiştirmenin tek yolu.”