07/09/2019

Uğur Dündar Belgeseli'ni İzledim

Toplumun her kesiminin sevgi ve güvenini kazanmış ''usta gazeteci-yazar ve duayen televizyon habercisi'' Uğur Dündar'ın meslek yaşamında 50. yılını doldurması nedeniyle yapılan belgesel filmi izlemek üzere Çanakkale'de, Özgürlük Parkı'ndayız.
Belgesel film gösteriminin 30 Ağustos Cuma akşamı gerçekleştirileceği bu muhteşem park denize hakim bir tepede ve saatler öncesi hıncahınç dolmuş.

Akşamın eflatun renkleri adeta bu özel gece için gökyüzünde gitgide küçülen pembe desenlerle birleşip muhteşem bir fon oluşturmuş bile. Aşağıda, koyu lacivert bir çarşaf görünümünde salınmakta olan denizin ışıltıları ise uzaklarda belli belirsiz siluetleriyle sessizce ilerleyen yük gemilerinden yansıyor. Platform ve sahne hazırlıkları tamam.

Herkes nefesini tutmuş, belgeseli hep birlikte izleyeceği ''halkın kahramanı'' Uğur Dündar'ı bekliyor. Birden bir alkış tufanı kopuyor. Parkın kafeteryalarının bulunduğu üst kısmında bir izdiham! Tabii ki ben de ışınlanıyorum oraya. Ve sabahtan beri gönlümden geçen şey gerçekleşiyor.

Uğur Dündar'ı çok yakından görme fırsatı yakalıyorum. İşte sürekli gülümseyen yüzüyle Türkiye'nin gelmiş geçmiş en dürüst, en zeki, en kaliteli ve hatta en yakışıklı gazetecisi! Ancak, izdiham o kadar yoğun ki selfie çektirme sevdası yüzünden az önce masaya bırakılan çay tepsisindeki bardaklar devriliyor. Sayın Dündar hem yanma tehlikesinden hem de bembeyaz pantalonunun çay lekesi içinde kalmasından kıl payı kurtuluyor. İşte bu hareketleri ben hiç sevmiyorum. Öyle kalabalık ortamlarda ünlülerle selfie derdine düşüp neden birbirinizi eziyorsunuz? Hangi birinize vakit ayıracak o kişi? Neden sıkboğaz ediyorsunuz? Benim gibi normal fotoğraf çekseniz olmuyor mu? Biraz beyninizi çalıştırın lütfen!

Soldan sağa; yönetmen Gökmen Ulu (beyaz gömlekli), gazeteci Atilla Köprülüoğlu ve sevgili Uğur Dündar
UĞUR DÜNDAR belgeseli şu an, yani ben bu satırları yazdığım dakikalarda Çeşme-Alaçatı Amfitiyatro'da gösterimde. Yönetmenliğini gazeteci ve televizyoncu Gökmen Ulu’nun yaptığı belgeselde, usta gazetecinin ''kısa kesitler halinde çocukluğu, gençliği ve okul yılları, ağırlıklı olarak mesleki nitelikleri ve karakteristik özellikleri'' anlatılıyor.

FİLMDE ÖZLEDİĞİMİZ TÜRKİYE VAR
Belgesel film başlamadan hemen önce sahneye davet edilen yönetmen Gökmen Ulu konuşmasına Uğur Dündar'ın öğrencilerinden biri olduğunu, filmi yapmaktaki amacının dostluk ya da vefa duygusunun çok ötesinde olduğunu, onun gibi duayen bir gazeteciyi ülkemizde olduğu kadar dünyaya da bir rol model olarak anlatmak, örnek yaşam öyküsünü tarihe bu şekilde not düşerek gelecek nesillere aktarmak olduğunu belirterek başladı. Ve bu belgeselle birlikte Uğur Dündar’ın toplumumuzun ortak paydası ve birleştirici gücü olduğunu bir kez daha gördüğünü ifade etti. Gökmen Ulu, belgeselin tam yarım asırlık meslek hayatı boyunca halkının iyiliği için yılmadan çalışan dürüst, cesur, fedakâr bir adama şükran duygusu olduğunu, ona duyulan saygı ve sevginin tezahürü olduğunu söylerken belgeselde sadece Dündar’ın hayatını izlemekle kalmayıp özlediğimiz Türkiye’yi de göreceğimizi vurguladı.

İmza attığı unutulmaz detaylarda binlerce haber, televizyon programı ve kırılamayan reyting rekorlarıyla bir medya fenomeni olan Uğur Dündar’ın en ufak bir ticari amaç taşımayan belgesel filminde gösterimler ücretsiz. Film yalnızca ''topluma hizmet'' amaçlı. Film sona erdiğinde başta Dündar olmak üzere sürpriz konuklar sahneye çıkıyor. Etkileyici detaylardan biri de giriş ve jenerikte dünyaca ünlü müzik dehamız Fazıl Say’ın “Kumru” adlı eserinin yer alması. Yine dünya çapında klasik müzik bestecimiz Can Atilla’nın “İnanç ve Zafer” isimli eserinin bulunması. Tam yarım asırdır kesintisiz enerjisiyle halkın menfaati için büyük fedakârlıklarla çalışmalarına devam eden bir duayeni anlatan ve topluma hizmet kapsamında yapılmış olan bu belgesel filmin kahramanı olarak başta çok değerli Uğur Dündar'a ve belgeseli sevenlerine 50. yıl armağanı olarak ithaf eden yönetmen Gökmen Ulu'ya sevgi, saygı ve minnetle...🙏




8 yorum:

  1. Bende izlemeyi çok isterim, parmakla gösterilecek nadir insanlardan kendisi. Belgeselin yapımında emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Selfie izdihamına katılıyorum, bence de hiç hoş değil.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ankara galası mayıs ayı sonunda gerçekleşmiş sanırım. Bir şekilde fırsat doğar izlersiniz inşallah. Nasıl güzel bir projeye imza atılmış değil mi? Özellikle ARENA programını nasıl da dört gözle beklerdik. Toplum olarak ona hepimizin vefa borcu var.
      Topluca selfie bir yere kadar da, böyle tek tek sıkboğaz etmek korkunç! Hadi bir yerde rastlar rica edersin. Onca insanı bekletmek neyin nesi? Nitekim sağdan soldan abanırken çay bardaklarını yerle bir ettiler :/

      Sil
  2. Onurlu yaşam ve duruşların her anı heyecan içinde...Yaşamın kısalığı karşısına verilen kötülük çabalarını hiç anlayamadım.Bu tür değerli insanlar insan sosyolojisine çok önemli katkılar yapıyorlar;her şeyin güç,zorbalık olmadığını anlatarak;nezaketin,doğruluğun da değerli olabileceğinin zaferidir bu anlatımlar...Teşekkürler Zeugma...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hem de nasıl! Tam 50 yıldır tarafsız bir duruşla her daim doğrulardan yana olmak, toplumun kanayan yaralarına parmak basmak, çözümü için sonuna kadar mücadele etmek. Dediğiniz gibi, doğruluk ve nezaket öncelikli ilkeleri. Kötülük çabalarına ise ne kendisi ne sevenleri prim veriyor. Yandaş kimliklerle çamur atarak ve çamur insanları koruma altına alarak kim değerli olabilmiş ki?
      Bilirsiniz, Çanakkale'deki şehitliklerin bugünkü duruma gelmesi bile Uğur Dündar çabaları ve girişimleri sonucu gerçekleşti Güven Bey. Teşekkür ediyorum.

      Sil
  3. Uğur Dündar deyince aklıma ilk önce çocukluğum geliyor, sonra güvenilir insan olgusu. Bunu başarmak çok da kolay değil. Ama ne mutlu ki Uğur Dündar gibi başaran insanlarımız var. Bir de başarılarının yanında fazla çekici bir adam:) Bir gün Nihat Sırdar programında anlatmıştı. Fransa ya da İtalya gibi bir ülkede -neresi olduğunu unuttum- Uğur Dündar'ı görmüş. "Orada bile caddede yürürken insanlar ona yol açıyordu, inanılmaz dikkat çekiyordu" demişti :) Zannederim bu belgesel henüz Beylikdüzü'nde gösterilmedi. Bu gibi şeyler kaçırılmaz burada, muhakkak gelecektir:) İzlemek lâzım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nihat Sırdar'ın anlattıkları çok ilgimi çekti. Ne kadar haklı olduğunu düşündüm. Türkiye'de olsa tamam, insanlar tanıyor, seviyor, sayıyor da yol açıyor deriz. Ama bunun başka bir ülkede yaşanması Uğur Dündar'ın karizmasını, etrafına yaydığı ışıltıyı anlatıyor. Sarışın, 1.90 boyunda, son derece yakışıklı, entelektüel bir adam. Amerikan filmlerindeki aktörlerden fazlası var eksiği yok (Hülya Koçyiğit'le başrol oynadığı bir sinema filmi var). Sözün özü dört dörtlük bir adam. O bizim gururumuz. O halde geldiği zaman sakın kaçırma belgeseli ve kendini görmeyi de;)

      Sil
  4. Ülkemiz için ne büyük bir şans, ne büyük bir kazanımdır böyle güzel bir insanın bu topraklarda doğmuş olması, mesleğini icra etmesi. Onurlu, kibar ve asil duruşu, başarılı gazeteciliği, yazarlığı yanında esprili kişiliği....tabi ki bir zamanlar hayranlıkla izlediğimiz oyunculuğu!. Hâlâ çok yakışıklı ve çok çekici bir insan. Eşine az rastlanan, kendine has ışığı olan ender insanlardan biri O. Yakından görmeyi ben de çok isterim Zeugmacığım. Sevgilerimle, iyi haftalar dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gazetecilik ve TV haberciliğinde bir marka. Dürüstlük ve cesaretiyle zihinlere kazınmış bir isim. Dilimize hakimiyeti, şıklığı, zarafeti, asaleti... Hangi birini sayalım.. Üstelik bu yazdıklarımızda zerre kadar abartı yok. İşte bu yüzden de kıskananları, çamur atanları epeyi çoğaldı. Çok duygusal bir belgesel yapılmış Esinciğim, daha 5. dakikaksında kız kardeşini anlatırken gözümden yaşlar süzüldü. Dilerim hem kendisini hem belgesi görme fırsatın olur. Sevgilerimle...

      Sil