2020/09/10

Söz Sonbahardan Açılmışken

Geçen gün parktan geçerken kasımpatı görünce içim cız etti istemsizce. Şaşırdım kendime. Oysa çok sevdiğim bir çiçektir. Hüzünlenme nedenim belli. Hiçbir şey anlamadan koskoca iki mevsim; ilkbahar ve yaz bitti de, kasım çiçekleri açmaya başladı, sonbahar geldi çoktan. Düşünürsek ''Marttan beri altı ay çok çabucak geçti'' derken bile aslında geçmek bilmedi. Günlerimiz asırlar gibi uzun ve ağır geçiyor bir taraftan.
Doktorlar aşı tedavisine geçilmesi ve koronaya karşı bağışık olmamız konusunda ''En iyimser yaklaşımla 2021 baharı gibi'' tabirini kullanıyorlar genel olarak. Bu arada en umut verici koronavirüs aşı çalışması olan Oxford/AstraZeneca, bir katılımcıdaki olumsuz reaksiyon nedeniyle durduruldu ve konuyla ilgili inceleme başlatıldı. Benzer bir mola bir kez daha verilmişti. Bu 2. durdurma ve 'süper dikkat' nedenli. Denemelere bir hafta ara verilip durum aşıdan kaynaklı değilse yeniden devam edilecek. O nedenle; hiçbir şekilde umutsuzluğa kapılmamak gerekiyor. Sabırla bekleyeceğiz...

Sonbahar en sevdiğim mevsim, eylül en sevdiğim aydır. Tabiatın ve renklerin değişimi, rüzgârlar usul usul fısıldarken yaprakların ahenkle danserek dökülüşü, romantizmin elle tutulacak kadar bariz hale gelişidir. Ancak, romantizm sırası falan değil bu pandemide. O hakkımız, bir sonraki eylülde kullanmak üzere baki kalsın. Sonbahar meyveleriyle başlayayım ben. En sevdiğim meyvelerin tezgâhlarda olduğu zamanlar. İşte üzümün en kral hali ''Bozcaada Çavuş Üzümü''. 2 yıldır Bozcaada Bağ Bozumu Şenlikleri'ne gidemedik. İyi ki adadan ayağımıza geliyor bu enfes üzümler...

Bilenler bilir. Asıl adı Gönen (ya da Balıkesir) kavunudur ama bilmeyenler beyaza çalan rengiyle ''olmamış ve de tatsız'' görünüm verdiği için "hırsız çalmaz'' ya da ''hırsız almaz kavunu'' koymuş adını. Bu kavunu yiyen diğer kavunlara kavun demez artık. Hele içi full turuncu renkte olanları vardır ki bence Kırkağaç kavununa bile 40 basar. Tam zamanları...

Oh, ohhh... İncir, üzüm, ballı kavun. Çok tehlikeli meyveler seviyorum ben. Siyah incir için de ölürüm, hatta reçelini yapardım; ama akıllanalı çok oldu. Günde en fazla 2 incir, minik bir salkım üzüm, ince bir dilim kavun gibi ölçütlerim var. Şeker oranları çok yüksek hepsinin. Sakın siz de ipin ucunu kaçırmayın.





Geçen yıl tarhana yapmamıştım. Bir yıl önceki tarhanadan epey kalmıştı çünkü. Ee, pandemide bağışık güçlendiricilerden uzak kalmamak lazım. Mayalanarak oluşan en kıymetli çorbalardan, bilirsiniz. O nedenle hiç üşenmeden yaptım. Robot olmasa yapar mıydım, hiç sanmam. Hem hazırlık hem ufalama aşamasında inanılmaz bir kolaylık. Yapmamış olanlar için halen vakit var...

Pandemi var diye o kadar çok domates sosu yapan vardı ki çevremde. İster istemez ben de etkilendim ve ilk kez 10 kavanoz yapmak suretiyle kendi rekorumu kırmış oldum. Bu çok kolay bir iş yahu. 4 tanesi biberli ve acılı (menemenlik) sos. Domatesler ve kapyalar bitmeden hemen yapsın bence yapmayanlar. Kış zorlayacak diyenler var...

Hünnaplar artık olgunlaşmaya başladı. Çok severim. Geçen gün Carrefour'da kilosu 20 TL'ye satılıyordu. Aldım hemen. Kendini iyi hissetmenin en iyi yollarından biridir. Sağlık için faydalarını netten açıp bir okuyun isterseniz.



Bu nedir acaba diye epeyce düşündüğüm ve yanıtını bulamadığım meyve. Daha önce pazardaki köylü kadınların önünde tek tük görmüşlüğüm var; ama adını bilmiyordum. ''Kudret Narı'' imiş meğerse. Bir evin bahçesinin üç tarafını birden kaplamış. Bir nevi sarmaşık sanki. O kadar güzel bir görünüm sergiliyordu ki. Çok şaşırdım. İçinde nar tanelerine benzeyen çekirdekleri var. Kudret narı da sayısız faydası olan meyvelerden. Zeytinyağı ile bileşimi ilaçtan öte etkiler yaratıyormuş.

Boşluklarda makrome yöntemi ile düğüm atarak birkaç renkten oluşan bileklikler örmeye devam...

Severek uğraştığım hem dinlendirici, hem zihin açıcı bir aktivite. Etkisi mandala ile aynı. Hediyelik olarak biriktirmeye başlasam fena olmayacak. Bu arada en uygun ipin hangisi olduğunu öğrendiğimden çok daha düzgün olmaya başladı.

Önemli bir konu, çay demlemeyle ilgili... Geçenlerde Twitter'da gündem oldu. Demlik ya da sallama çay poşetleri çayın içine milyarlarca mikroplastik / nanoplastik bırakıyormuş. Ben poşet çay sevmiyorum; ama çay demlerken poşet kullanan varsa tamamen kağıt olduğundan emin olsun lütfen. Bazı üreticiler geleneksel kağıt kullanımının yerini alacak tarzda plastik ambalaj kullanıyormuş. Araştırmalar demleme sıcaklığında (95° C) tek bir plastik çay poşetinin, tek bir bardak içeceğe yaklaşık 11,6 milyar mikroplastik ve 3,1 milyar nanoplastik bıraktığını göstermiş. Bu çok çok tehlikeli...

Kediler de olan biteni büyük bir dikkatle izliyor sanki. Kimi caddelerde, sokaklarda, parklarda ve özgürce...

Kimi güvenli bir şekilde ve ''Karnı tok, sırtı pek'' deyiminin içini dolduran bir ev kedisi olarak...

* * *




Benim istek parçam "Çav Bella" idi. Ancak, mest olmuş biçimde izlerken kayıt düğmesine temas etmişim. Bu kadarcık çekmiş:(

Sağlıklı günler dileğiyle...