Parklarda, bahçelerde, şehir dışı açık alanlar için yollarda mekik dokumakla geçen haftanın fotoğraflarıyla başlıyorum efendim. Mekik dokumak derken; sürekli evde olup bunalmama, açık hava ortamında deniz ya da orman havası alma amaçlı. Negatif iyonlarla haşır neşir olup ruh ve beden sağlığını korumak istemek belki. Malum, tatile çıkmak hayal gibi görünüyor halen. Bir yanda vakalardaki artış, diğer yanda akıl almaz pahalılık birleşince olacak iş değil zaten.
Bu yüzden, ikindi kahvaltıları ya da termoslu beş çayları parklardaki bol gölgeli, çam kokulu, deniz havalı piknik alanlarında yapılıyor artık. Patili seyirciler de ortak olma sevdasında:) Öyle bakıyorlar ama. Verirsen yiyorlar. Hiç sırnaşmadan. Sarman kedi bizim ortakçımızdı. Sağdaki kedi ise 5 dakika önce kızların arasına girmiş, patilerini de öne alıp insan gibi oturmuş, bakıp duruyordu ikisine birden. Üç arkadaş gelip oturmuşlar sanki. Manzara öyle hoştu ki, yavaşca yanlarına gidip ''Kızlar yüzünüzü arkaya çevirin de bir fotoğrafınızı alayım,'' dedim. Hay demez olaydım. Bizimki fırsattan istifade cips paketine dalmaz mı? Bu kedi market ürünlerine göz koymuş resmen. Böyle komik bir anı çıktı ortaya:)
Parkın girişine çok yakın, keyifli bir sağlıklı yaşam merkezi var. Bu parkur her seferinde en az iki kez turlanmadan olmaz ki.
Parkurun kenarlarındaki çınar ağaçlarının meyveleri ne kadar da ponpona benziyor. Ya kök kısmından çıkan sürgünler? Tıpkı asma yaprağı...
Meşe ağacı ve iyice büyümüş olan palamutları. Defalarca sıcak sudan geçirip acısını çıkararak kestane gibi pişirip yemiş insanlar bunları. Kim bilir açlık mı vardı kıtlık mı? Kötü oldum bunu öğrenince. Malum sebeplerden tabii ki:(
Bu ağaç da harika çiçekler açan katalpa ağacı. Bir diğer adı sigara ağacı. Çiçekler döküldükten sonra böyle uzantılarıyla kalıyor. Görüntüsü çok hoş. ''Sigara'' demek için biraz uzunlar yalnız; ama yapacak bir şey yok. Adını öyle koymuş bizimkiler:)
Halk bahçesi, namı diğer Calvert ailesinin bahçesi şehre inince vazgeçilmez durak. Öyle serin ki içi. Havası ise ilaç adeta. Eve dönmek gelmiyor insanın içinden.
Ayçiçekleri epeyce boy atmışlar. Henüz tanelenme olayı yok.
Ayçiçeği demek pahalılık demek bence. Bu kelimeyle özdeşleşti artık:(
İnsan farkındalık bilinciyle hareket ettiğinde neler görüyor. Yaprağın üzerindekileri ömrümde ilk kez gördüm ve çok şaşırdım. Bu böceklere parazit deniyormuş galiba. Yumurtalar, yumurtadan yeni çıkanlar ve zırhlı akrabalar(!) şeklinde bir döngü var orada. Sanki belgesel, mikro bir film.
Bu ara en sevdiğim domateslerin mevsimi. Keçi gübreli Çanakkale köy domatesi.
Yok böyle bir lezzet. Bitecek diye ödüm kopuyor. Burada dursunlar böyle...
Oradan, buradan derken, geldik bol fotoğraflı ve de çalakalem bir yazının daha sonuna.
Mutlu, huzurlu bir hafta olsun hepimiz için....
Not: Son iki görseldeki domateslerle ilgili ''ata tohumu'' bilgisi verildi ve 9.9.2022 tarihinde satın alınıp eklendi.