2023/08/21

Hafta Sonu Fotoğraflarla Çalakalem

Dalga dalga gelen aşırı sıcaklar canımıza yetiyor. Geçen hafta birkaç gün esinti oldu, iyi geldi. Ancak çok da serinlemedi ortalık. Zaten o kadarcıkmış. Evden dışarı çıkmadan önce iki kere düşünmeli artık. Bence ağustos ayı korona günleri ile yarışacak hale geldi. Çünkü adeta karintanada gibiyiz. Hatta daha beteri. 

Mutfakta işiniz olduğunda mesela, ocağın başında çay demlerken, yemek yaparken ya da fırınla işiniz olduğunda mutfağın katmerlenen sıcağıyla tırlatacak gibi oluyor insan. Ara ara gelip serinletilmiş odada kendine gelmeden devam edemiyor işine. 

''Haftaya kar-kış'' haberleri de fos çıktı. Demiştim, kendini meteorolog zanneden birileri ortaya çıkıp yazdığı inanılması zor senaryolarla ilgi çekmeye uğraşıyor. Daha doğrusu umut tacirliği yapıyor. Bir kendinize gelsenize artık Allah aşkına! 

Eğer başka işiniz yoksa bu aralar dışarıya 19.30'dan önce çıkmayın derim. Geçen gün işim vardı, 17.00 gibi çıktım, pişman oldum. Ağaç altı gölge yerler bile kaynıyordu. Fotoğraf bile çekemedim o saatlerde. Zaten nemli havada çekilen fotoğraf pek güzel çıkmıyor. Gün batımı sonrası nefes alabiliyor insan. Onu deneyimledim kordonda. Giriş için çalakalem yazdığım cümlelerden sonra sizi önce bir serinleteyim, sonra da haftanın fotoğraflarını sıralayayım o zaman.

Boğazdaki bu ahşap korkuluklar birkaç yıl öncesi aktif olan ''su perdesi''nden kalma. Şimdi de müthiş serinleme etkisi ve ferahlık veriyor. Nedeninin şelalelerdeki gibi ''negatif iyonlar'' ile bağlantısı olduğundan, 
 kısacası su damlacıklarındaki moleküllerden kaynaklandığından eminim.

Onca ziyaretçiye ve kalabalığa rağmen yemek yiyen insan sayısı eskinin neredeyse 10'da 1'ine inmiş. İnsanlar bırakın restoranlarda yemek yemeyi, tostla, simitle geçiştiriyor. Kaliteli yerlerde yiyenler de zaten yabancı turist. Aslında siz benden daha iyi biliyorsunuz, çünkü ülkenin her tarafı aynen böyledir.

Restorasyonu bitmeyen Saat Kulesi'nin önünden İskele Meydanı'na doğru bakıyoruz. Güneş vurunca örtü şeffaflaşmış. Saatin konacağı yer ve çeşmenin üstündeki tuğralı kitabeye yine yeniden baktım. Teknoloji muazzam bir şey gerçekten.

Akın akın ziyaretçi gelmeye devam ediyor. Millet eyyam-ı bahur falan dinlemiyor. Pandemiden aşırı bunalmak daha betermiş demek ki.

Hemen önümüzdeki İskele Meydanı'na atlıyor ve sağa dönüp kordon boyunca ilerliyoruz. Oradaki dondurmacıda sıraya girmeden olmaz.


Bu yıl hiç değişmeyen tercihim. Karamel, bal badem ve hindistan cevizi. Soslu dondurma sevmem; ama bunlarınki Magnum'la yarışır türden ve taze. Fotoğraf çekene kadar damlamaya başladı sıcaktan. İçeriye oturmak istemem, çünkü sözüm ona ''açık alan''daki masalara oturanların sigara dumanı olduğu gibi bize süzülüyor. Dondurmayı kafalarına geçirip kalkasım geldi birkaç kere. Artık işletmenin önündeki aynı dertten muzdarip insanlara katılıyoruz.

Akşamın renkleri, güzelliği

Kafeteryalar ve oteller


Gün batımından hemen sonra ve bir müddet devam eden o loşluk başlıyor denizde.




İlk fotoğraf neden zeytin dalları ile ilgili diye sormayacağım, çünkü bilemezsiniz. Ne yazık ki bu yıl zeytin hasadı yok denecek kadar az olacak. Gördüğüm en verimli dala tutundum o yüzden. Üzerinde tek bir zeytin bile olmayan o kadar çok ağaç var ki. Bu yıl hem zeytin hem zeytinyağı fiyatları kim bilir kaç misli artacak. Zaten 15 gün önce kilosunu 160 TL'den aldığım sepet peyniri dün 240 TL'ye satılıyordu. Zamlar iyice rayından çıktı. Halimiz ne olacak hiç bilmiyorum.

Mutlu, huzurlu, keyifli bir hafta hepimizle olsun....