2010/12/11

İki Küçük ''Mucize Kız''

Günlerdir iki küçük kızda benim aklım.
İki küçük ''mucize kız''da. Biri genç kızlığa yeni adım atmış, on altı yaşındaki Lara Ömeroğlu, diğeri ise yaşama yeni adım atmış olan henüz bir aylık Zeynep Gülfem...

İlk bakışta aralarında ortak hiçbir nokta yokmuş gibi görünse de, bana göre öyle çok ki... Aklım, yüreğim ve ruhum bu iki küçük kızla dolu. Onlar benim için yaşamı irdelemek adına güçlü birer neden ve ortak payda oluşturmuş durumdalar.

Lara Ömeroğlu; İngiliz yayın kuruluşu BBC’nin 32 yıldır düzenlediği "Yılın Genç Müzisyeni" (BBC Young Musician) yarışmasına ''2010 Yılı Birincisi'' olarak adını altın harflerle yazdıran, piyanoyu çalmayıp konuşturan kızımız. Yeteneğini farkeden annesi, daha 6 yaşındayken özel hocalar tutuyor ona. Profesyonel birçok sanatçının çalmaya çekindiği zor eserlerle katıldığı yarışmalarda sayısız derece ve ödül kazanmış.
BBC Galler Ulusal Orkestrası eşliğindeki bu muhteşem performansından sonra uzun süre ayakta alkışlanan Lara'yı izlerken büyük bir heyecan ve coşkuyla dolup yeteneğine hayran kalacaksınız, eminim. Hatta gözleriniz dolacak.

Zeynep Gülfem mi? 28 yaşında, sekiz aylık hamile, gencecik bir kadındı annesi.
Hayata dair sıraladığı, gerçekleşmesini heyecanla beklediği umutları olan...
Alışverişe çıktığı gün, bir magandanın rastgele savurduğu kurşunlardan biri başına isabet aldı.
Ambulans hemen ulaşıp, siren seslerini beş dakika içinde acildeki telaşla buluştursa da, genç kadın daha vurulduğu an karnındaki bebekle birlikte hayatını kaybetmişti...

Zeynep'in adı da ''Ölü anneden 'ölü doğan çocuğun tekrar canlandırılması' vakası'' olarak literatüre girecek. Yaşanan süreç yayın olarak hazırlanıyor.

Dünyada ölü anneden kurtarılmış yalnızca 39 bebekten biri o.
Üstelik söz konusu annelerin çoğu kısa süreliğine de olsa canlandırılmış.
Zeynep; ölü annesine sadece ''bebek için kan dolaşımı sağlansın diye'' kalp masajı yapılmış, dakikalarca oksijensiz kalmış ve mosmor bir halde annesinin karnından alınmış ölü bir bebek. Doktorların 20 dakika boyunca ''parmakla'' yaptığı kalp masajına cevap vererek bir mucizeyi gerçekleştiren minicik bir kız!

Sonrasında; yoğun bakımda ilk ağlamasını gerçekleştirmesi için 45 dakika başında bekleyen, ''Bir bebeğin ağlamasına bu kadar sevineceğimizi düşünemezdik. O ağlarken sevinçten biz de ağlıyorduk,'' diyen tam 17 doktor var. Ve bunları okurken ağlayan ben...

Ölü annesinin karnında oksijensiz kalıp akciğer ve böbrek yetmezliğiyle doğan vücudu toparlansa da beyni hala oksijensiz dakikaların etkisini taşıyan Zeynep şu an 1 aylık. Gözlerini kırpamıyor. Bırakın özel yetenekleri olmasını, yutma ve emme refleksleri gelişmediği için sondayla besleniyor. Beyin gelişiminin normale dönüp dönmeyeceği belli değil. Doktorlar yine de umutlu olduklarını söylüyor...
* * *
Şansın içinde bulunduğumuz şartlarla doğru orantılı olduğu gerçeği vardır.
Ne kadar zorlarsak zorlayalım, şansın katkısıyla bile eldeki imkanlar nereye kadar izin veriyorsa gidebileceğimiz yol da o kadardır. Tıpkı Lara ile Zeynep'in detaylarında görüldüğü gibi.
Bazıları Anglosaksonların kullandığı ''Gümüş kaşıkla doğdu,'' sözünde olduğu gibi şansıyla birlikte doğarken, bazılarının da yaşamla savaşırken; sadece ''nefes alabilmek'' için şansa ihtiyacı vardır.

Eldeki imkanlar kullanılırken şansla birlikte gelinen nokta kimi zaman gözyaşı döktüren mucizevi sonuçlara ulaştırır.
Ancak, dökülen gözyaşları ve nedeni de ulaşılan sonla doğru orantılıdır:
Sevinç, mutluluk, heyecan, acı ya da hüzünle dökülen gözyaşları...
* * *
Lara ÖMEROĞLU İstanbul Resitalleri'nin konuğu olarak 'özel bir resital' vermek üzere 16 Aralık Perşembe günü Türkiye'ye geliyor. Bu özel yeteneği görmek, yakından dinleyip heyecan duymak ve başarısını kutlamak isteyenler için müthiş bir imkan.

Zeynep Gülfem de İstanbul'da...
Mucizelerle gelen yaşamıyla daha doğmadan başlayan mücadelesi sürüyor. Bu minik kızın literatüre geçen şansının devam etmesi için yapabileceğimiz tek şey ise ''dua etmek''...



(Zeynep Gülfem foto: Hürriyet)