28/09/2014

Sizin Seçiminiz Hangisi?

Yaşanan hayat her insanın algısına göre farklı şekil alıyor. Daha doğrusu; insanoğlu kendi elleriyle şekil veriyor hayatına. Kimi getirileriyle ve götürüleriyle hiç ilgilenmeden, olduğu gibi yaşıyor, kimi sadece “sağlık ve huzur” diyor, kimi ince ve yorucu hesaplarla rahat bir gelecek yaşamak adına harcıyor neredeyse tüm ömrünü.

Peki, “şu üç günlük dünya” diye nitelenen fani yerde doğru olan hangisi? Bilmeyenler için, belki tıpkı bende yarattığı ilk etki gibi, pazar gününe ışık olup farkındalık artırmaya ve hayatı yeniden gözden geçirip derin bir sorgulamaya neden olabilecek türden, “algıya göre şekillenen hayatlar” ile ilgili güzel bir hikâye.

Meksika'nın küçük bir sahil kasabasına yolu düşen Amerikalı iş adamı, kıyıya yanaşmakta olan bir balıkçı teknesine rastlar.
Teknenin içinde henüz tutulmuş birkaç ton balığı vardır. Amerikalı, balıkların iriliğinden gözlerini alamaz ve teknedeki genç balıkçıya bu balıkları ne kadar sürede yakaladığını sorar. Balıkçı, “Fazla sürmedi bayım," diye yanıt verir.
Amerikalı şaşkınlık içindedir:
-Öyleyse niçin denizde biraz daha kalıp daha fazla balık tutmadın?
-Çünkü bu kadarı bu günlük aileme yeter.
-Peki, geri kalan onca zamanı nasıl dolduruyorsun?
-Sabahları geç kalkıyorum. Sonra birkaç balık tutuyorum. Sonra çocuklarla oynuyorum. Öğleden sonra eşim Maria ile öğle uykusuna yatıyorum. Akşamları da kasabaya iniyorum; arkadaşlarla bir şeyler içip gitar çalıyoruz. Böylece hayatı dolu dolu yaşıyorum bayım...
Amerikalı, balıkçının hayatını son derece akılsızca bulur.
-Harvard’tan derece ile mezun oldum. Sana yardımım dokunabilir. Öncelikle; balık tutmaya fazla zaman ayırmalısın. Kazandığın parayla daha büyük bir tekne almalısın. Bu büyük tekneyle daha fazla para kazanıp daha başka tekneler alabilirsin. Böylece bir balıkçı filosu bile kurabilirsin.”
-Sonra bayım?
-Balıkları işlemek için konserve tesisleri kurarsın. Böylece kârın önemli bir kısmını başkalarına kaptırmamış olur, tuttuğun balıkları bir aracıya satacağına doğrudan onları işleyenlere satarsın. Sonunda kendi fabrikanı açarsın. Tabii, bahsettiklerimi böyle küçük bir sahil kasabasında gerçekleştiremezsin. Bu küçük kasabadan ayrılır, önce Mexico City’e sonra Los Angeles’e oradan da Newyork’a taşınıp kendine ait bir firma açmış ve onun başına geçmiş olursun.
Balıkçı sorar:
-Peki bayım tüm bunlar ne kadar sürede gerçekleşir?
-15 bilemedin 20 yılda.
-Daha sonra ne olacak bayım?
Amerikalı gülerek “Hikâyenin en güzel kısmı da bu işte,” der ve ekler:
-Yeteri kadar büyüyüp şirketinin hisselerini halka satarsın, milyon dolarların olur. İnanamayacağın kadar zengin olursun.
-Peki daha sonra bayım?
-Onca paraya sahip olduktan sonra çalışmana gerek kalmaz. Kendini erkenden emekliye ayırır, bir sahil kasabasına yerleşip kafanı dinlersin. Sabahları istediğin saate kadar uyursun. Sonra biraz balık tutar, çocuklarınla ilgilenir, öğlenleri de karınla şekerleme yaparsın. Akşamları ise arkadaşlarınla bir şeyler içip gitar çalar, hayatı dolu dolu yaşayıp keyfini çıkarırsın.
-Ben zaten şu an bunları yapıyorum bayım..!!!

Görsel:Max Kurzweil