21/12/2015

Porfiria: Vampirlerin Sırrı

Vampirlere, kurt adam hikâyelerine inanır mısınız?

Bu inanç Avrupa'da şaşılacak derecede yaygın, öyle değil mi? Tarih boyunca yapılmış sayısız vampir filmi ve bu filmlerin büyük rağbet görmesi bunun kanıtı zaten...

Vampir filmi izlerken pek çok kişi gibi ben de ''Bir zamanlar Kont Drakula diye gerçek bir kont varmış demek. Psikopat biri olduğu için gündüzleri tabutta uyur, gece olunca korkunç dişleri ve pençeye benzeyen elleriyle dışarıda dolaşıp kan emecek birilerini ararmış. Haç gösterilince korkar, sarmısaktan hiç hoşlanmazmış,'' benzeri düşüncelere kapılırdım...

Nitekim, Drakula filmlerinin çoğu, İrlandalı yazar Bram Stoker'ın 1897'de yazdığı ölümsüz eseri Drakula'dan uyarlanmış.

Romanda, Kont Drakula adıyla diriltilen kimlik Kazıklı Voyvada olarak bilinen ve Macaristan Krallığı Eflak Beyliği Voyvadası (prensi) olan Voyvada III.Valad gerçekten de... Esir aldığı düşmanları kazıklara geçirip işkenceyle öldürmesi tarihe geçen III.Valad'ın ölenlerin kanlarını fıçılarda biriktirip şarap gibi içtiği söylentileri, onun vampir olduğuna dair efsane yaratmış ve Bram Stoker'a ilham vermiş.

Bu arada; ''vamp'' sözcüğünün Sheridan Lefanu‘nun 1872’de yazdığı Carmilla adlı öyküde, aralarına ilk kez bir kadın alan vampirler tarafından türetildiği bilgisini de ekleyip günümüze doğru gelelim: Anna Rice'ın aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmış ünlü bir film olan 1994 Amerikan yapımı Vampirle Görüşme'yi bilirsiniz. Başrolleri Tom Cruise, Brad Pitt ve Antonio Banderas tarafından paylaşılan bu filmin, oyuncularına sağladığı ''dünya çapında star olma'' katkısını kim yadsıyabilir?
Amerikalı yazar Stephenie Meyer tarafından yazılmış bir roman serisi olan ve dört kitaptan oluşan Alacakaranlık'ın nasıl da dünya çapında ilgi görüp ün yaptığını hatırlamadan olmaz. Washington'da babasıyla yaşayan bir genç kız olan Bella'nın ağzından Edward adlı 109 yaşındaki vampirle yaşadığı aşkın anlatıldığı 2005'te yayınlanan ilk bölümden sonra, ikinci bölüm Jacob Black adlı kurt adamın ağzından anlatılıyordu. Üçüncü bölüm ise yeni doğmuş bir vampirin hayatıydı. Aşk, fantazi ve gençlik türündeki seri, sinemaya uyarlanmakla kalmadı elbette. Alacakaranlık Serisi olarak 2008'de televizyonda yayınlanmaya başladı ve her bölümüyle ayrı izleyici patlaması yaptı.

Bu durum insanların vampirlerin varlığını kabullenmesi, hatta onlara karşı bir sempati geliştirmesi demek olabilir miydi? Çünkü karakterler son derece karizmatikti. İşin içine aşk da girince vampir olma hayalleri kuranlar bile çıkıyordu, kim bilir.

Oysa gerçek şuydu:
16 - 17'nci yüzyılda Macaristan ve Romanya'da yaşadıkları varsayılan vampirler aslında porfiria hastası birer insandı.
Bundan 400 yıl önce, porfiria hastalığına yakalanmış bu insanlar, görüntüleri yüzünden etrafa korku ve dehşet saldıklarından lanetleniyor, genellikle de yakılarak katlediliyorlardı (Yargıçların o dönemde vampir oldukları gerekçesiyle binlerce porfiria hastasını diri diri yaktırdığı biliniyor). Avrupa'da yaygın olan vampir efsanelerinin kökeni bu hastalığın o zamanlar bilinmemesine dayanıyordu. Enzimlerdeki bozukluk yüzünden kan ihtiyacı hisseden porfiria hastalarının birtakım olaylara karışmış olabileceği kaçınılmazdı. Bu nedenle de vampir oldukları şeklinde mitolojik söylentiler türetilmişti.

Porfiria Nasıl Bir Hastalık?
Porfiria bir tür kan zehirlenmesi. Halk arasında vampir hastalığı olarak biliniyor. Hastalık ilerledikçe deri kızılötesi ışınlara karşı zayıfladığından git gide kararıyor ve hastada anormal biçimde kıllanma ortaya çıkıyor. Bu arada dudaklar kuruyarak içeri çekiliyor ve dişler ortaya çıkarak burun düşüyor. Bazı vakalarda, parmakların ayrıldığı, böylece ellerin pençe görünümü aldığına rastlanmakta. Porfiria'ya yakalanmış birinin çok acı çektiği, en sonunda da çıldırdığı söyleniyor.

Tedavisi kan içmek mi?
Porfiria hastaları, derideki aşırı hassasiyet nedeniyle yalnızca geceleri dışarı çıkabiliyor, tedavi amacıyla da hayvan kanı içiyorlar. İşte kitaplardaki, filmlerdeki vampirlerin neden geceleri dışarı çıkıp kan içtiklerinin yanıtı. Bugün, bu hastalığa yakalanma riski 100 binde 1 ve porfiriaya yakalanmış bir hasta tedaviyle normal bir yaşam sürdürebiliyor. Ülkemizde rastlanma sıklığının 30-50 binde 1 olduğu, hasta sayısının bin-3 bin arasında değişebileceği tahmin ediliyor.


Daha fazla bilgilenmek isteyenler Prof. Dr. Richard Hift ve Prof. Dr. Wayne Tikkanen'ın çalışmalarını inceleyebilir.