Birazdan hortumlar takılıp bahçeler sulanacak, balkonlar yıkanacak, ortalığı serinletmek için elden ne gelirse yapıldıktan sonra neredeyse tüm mahalle toplu olarak dört duvardan dışarı, açık havaya intikal edecek.
Bu esnada bisikletini kapan çocuklar caddeyi kim bilir kaç kez dikkatsizce turlarken park halindeki araç sahiplerinden azar işitecek. Bir saat kadar sonra karşı evin üst katında oturan dört üniversiteli genç balkonda nargile yakma hazırlıklarına girişip sonrasında dördü birden fokurtular ve dumanlar arasında kaybolacak. Ben olabildiğince gerilip ''O tazecik ciğerlerinize bunu yapmayın!'' diye avazım çıktığı kadar bağırmak isterken bulacağım kendimi.
''Kış mı yaz mı?'' sorusunun yanıtı kesinlikle ''Kış'' bende. Klima falan çare değil sıcağa. İnsan sersem gibi oluyor. Hava soğuk olsun; ama taze olsun lütfen. Ona göre giyinir, ısınırız bence. Yeter ki boğulacak gibi olmayalım. Neyse efendim, mahallenin ve caddenin rutinine göz attıktan sonra balkonda blog yazmaya karar verdim ben de. Açık havada writing blog. Terapi etkisi daha güçlü. Öyle can sıkıntısından, geçen seferki gibi spontane bir pazar yazısı...
Haftanın fotoğrafları üzerinden gideyim. Girişteki fotoğrafı cuma günü çektim. O gördüğünüz karavanlar yolun sağına park etmiş durumdaydı. On tane saydım. Belki de daha fazlaydı ve merak etmemek elde değildi. İçlerinde aileden ziyade gençler çoğunluktaydı. Onlardan öğrendiğim kadarıyla bu konvoy yeni çekilmeye başlanmış bir komedi filminin 120 kişilik teknik set ekibi ve oyuncu kadrosuna aitmiş: FİLME GEL'e
Yapımcılığı Okan Karacan, senaryosu ve yönetmenliği İhsan Taş'a ait olan filmde başrolleri Erkan Petekkaya, Levent Ülgen, Çiçek Dilligil ve Tolga Güleç gibi ünlü isimler paylaşıyormuş. Kolay gelsin o halde. Kendilerine başarılar diliyorum.
Kediler ve Bakışlar adlı çalışma :)
Sağdaki kara panter bakışı atmış resmen. Kedileri her halleriyle seviyorum.
Bir zamanlar akşam sefası çiçeğinden geçilmezdi bizim bahçe. Çok da severdim. Görmekten bıkmışım sanırım. Ne zamandır bu kadar güzellerini görmemiştim lakin.
Midye sever misiniz? Seveni çok ama benim aram pek iyi değildir. Seyyar midyecilerin başında yiyenlere gözüm kaçar ister istemez. Adeta bir ritüel gibi. Bir seferde en az 10 tanesi peş peşe:) Gece - gündüz bu şehirde fazlasıyla tüketiliyor ve oldukça leziz oldukları söyleniyor. Fotoğrafları izinli çektim tabii ki. Bir tanesi Necip Paşa Cami'nin, diğeri Donanma Kafeterya'nın önünde sürekli.
Yeni gözdem meyveli buz dondurmalar. Bu sıcaklarda ilaç gibi geliyor. Denemeyenler için öneririm. Üçü karpuzlu bir tanesi portakallı. Karpuzu ayıklayıp küp küp doğradıktan sonra rondoya alıp biraz bal ilavesiyle döndürüp direkt kalıba. Portakalın da suyunu sıktım sadece. Bir de doğru dürüst kalıp bulabilseydim. Hepsi çocuklar için yapılmış ve çok az yerde satılıyor maalesef.
Bu güzelim kediyi de cuma günü gördüm. Çok ilgimi çekti. Kapıyı açtırmak için tıpkı bir insan gibi yukarıya bakıyor, sürekli miyavlıyordu. Makineyi hazırlayıp çekime başlayıncaya kadar son iki miyavı yakalayabildim. Ondan sonra da dönüp bana baktı ve çekip gitti. Galiba ben rahatsız ettim...
Mutlu, huzurlu pazarlar. Sağlıcakla kalın...