Dün yağmur vardı. Resmi bir kurumda bizzat gidilip imza atılması gereken de bir iş. Günler sonra, zaman zaman hafiflese de yağmurun hiç dinmediği kapalı bir havada dışarıya çıktım. Fakat... Sanki bedenime bir şeyler olmuştu.
Bir kere en rahat ettiğim ayakkabıların içinde ayaklarım hiç rahat değildi. Adım attıkça kas burkulması benzeri bir şeyler yaşıyordum. Eskiden olduğu gibi tempolu yürüyüş yapmak istedim, mümkün değildi.
Mecburen normal bir tempoyla yürüdüm; ama tuhaf tuhaf. Ayaklarım ağrıya sızlaya. Düşündüm de neredeyse elli gündür dışarıya bir kez çıkmıştım. O da kısa bir süreliğine; ama sanırsınız onca zaman evde sadece yattım. Neydi bu böyle? Evin içinde her gün hiç oturmadan bir sürü iş yapan, yetmedi spor olsun diye boydan boya defalarca turlayan bana ne olmuştu? Üzerimde oldukça garip ve de tuhaf bir ağırlık vardı. Sanki uzaydan geldim de uyum sağlamaya çalışıyorum. O derece! Bir kere en az 15 yıldır ''her gün'' ekstradan spor amaçlı yürüyüş yapan biriydim. Hafta içi akşama doğru, hafta sonları sabahtan. Sekteye uğradığı binde bir bile değildir.
Sonra düşündüm. Ömrüm boyunca hiç bu kadar uzun bir süre açık havaya çıkmadan evde kalmamıştım; işte neden. Neden bu! O kadar şaşırtıcı bir şeydi ki. Eminim aynı şartlardan geçen pek çok kişi yaşayacak bunu. Aslında otomobile atlayıp gitsem gidiş dönüş için yarım saat bile harcamayacaktım. Fakat ben maske, eldiven, dezenfektan tedarikli olduğumdan yolu bile isteye uzattım. Yürümek, denizi yakından görüp koklamak istedim. Uzun zamandır görmediğim sokaklardan, özellikle ağaçlıklı alanlardan, park ve bahçelerin bulunduğu yollardan geçtim hiç durmadan. Baharı tüm benliğimle duyumsamak istedim. Fakat bambaşka bir şehre gelmişim hissiyatı hiç gitmedi üzerimden. Aşırı ilginçti...
Hayvanlar, özellikle martılar çok mutsuzmuş gibi geldi bana. Gerçekten...
Daha önce çektiğim martı fotoğraflarında gayet güleryüzlüler. Bakın mesela, bu martı hiç kıpırdamadan tek ayak üstünde eylem yapıyor, daha doğrusu sivil itaatsizlik sergiliyor gibi. Hiç insan yok ki!
Bir kere en rahat ettiğim ayakkabıların içinde ayaklarım hiç rahat değildi. Adım attıkça kas burkulması benzeri bir şeyler yaşıyordum. Eskiden olduğu gibi tempolu yürüyüş yapmak istedim, mümkün değildi.
Mecburen normal bir tempoyla yürüdüm; ama tuhaf tuhaf. Ayaklarım ağrıya sızlaya. Düşündüm de neredeyse elli gündür dışarıya bir kez çıkmıştım. O da kısa bir süreliğine; ama sanırsınız onca zaman evde sadece yattım. Neydi bu böyle? Evin içinde her gün hiç oturmadan bir sürü iş yapan, yetmedi spor olsun diye boydan boya defalarca turlayan bana ne olmuştu? Üzerimde oldukça garip ve de tuhaf bir ağırlık vardı. Sanki uzaydan geldim de uyum sağlamaya çalışıyorum. O derece! Bir kere en az 15 yıldır ''her gün'' ekstradan spor amaçlı yürüyüş yapan biriydim. Hafta içi akşama doğru, hafta sonları sabahtan. Sekteye uğradığı binde bir bile değildir.
Sonra düşündüm. Ömrüm boyunca hiç bu kadar uzun bir süre açık havaya çıkmadan evde kalmamıştım; işte neden. Neden bu! O kadar şaşırtıcı bir şeydi ki. Eminim aynı şartlardan geçen pek çok kişi yaşayacak bunu. Aslında otomobile atlayıp gitsem gidiş dönüş için yarım saat bile harcamayacaktım. Fakat ben maske, eldiven, dezenfektan tedarikli olduğumdan yolu bile isteye uzattım. Yürümek, denizi yakından görüp koklamak istedim. Uzun zamandır görmediğim sokaklardan, özellikle ağaçlıklı alanlardan, park ve bahçelerin bulunduğu yollardan geçtim hiç durmadan. Baharı tüm benliğimle duyumsamak istedim. Fakat bambaşka bir şehre gelmişim hissiyatı hiç gitmedi üzerimden. Aşırı ilginçti...
Daha önce çektiğim martı fotoğraflarında gayet güleryüzlüler. Bakın mesela, bu martı hiç kıpırdamadan tek ayak üstünde eylem yapıyor, daha doğrusu sivil itaatsizlik sergiliyor gibi. Hiç insan yok ki!