özlem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
özlem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10/11/2023

10 Kasım 🖤

Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ü 
ebediyete intikalinin 85. yıl dönümünde; 
sevgi, saygı, rahmet ve minnetle anıyoruz. 🖤🌹

21/07/2020

Ayçiçeği Özlemi

Yazın çıkılan şehirler arası yolculukların olmazsa olmazıdır, güneşe benzeyen harika çiçekleriyle görünmeye başladıklarında başlı başına bir sevinç kaynağıdır ayçiçeği tarlaları...
Güneş ne taraftaysa o yöne dönüp takip etmekten, güneşe bu derece âşık olmaktan güneşe benzemiştir sanki ayçiçeklerinin yüzleri.

Sergilediği bu özelliğe uygun olarak diğer dillerde ''güneş çiçeği'' diye adlandırılmasına rağmen bizdeki adı uyumsuz kalmış. Ay ile uzaktan yakından ilgisi yokken sırf kulağa hoş gelsin diye ''ayçiçeği'' denmiş olmalı. Oysa her biri güneşe âşık ''güneş çiçeği''dir onlar. Güneş kaybolduğunda hepsinin birden aynı anda başını öne eğip adeta üzülmelerini bu duruma defalarca şahit olmuş biri olarak son derece inanılmaz bulurum. Altın sarısı saçlarıyla katıldıkları o büyülü ritüelin eşsiz katılımcılarıdır muhteşem güneş çiçekleri...

Pandemi günlerindeyiz, malum. Tatille, seyahatlerle, gezilerle işimiz olmuyor. Dişimizi sıktık, o eski güzel günlerin geri dönmesini bekliyoruz. Fakat ''Ayçiçeklerini görmeden yaz bitecek'' diye üzerimde yeni bir stres başlamasın mı? Hemencecik çaresini buldum tabii. Arabanın aküsü şarj etsin diye şehir dışına doğru, AVM'ye gideli bir ayı geçmiş. Ne garip. Zaman bir taraftan geçmek bilmezken bir taraftan da hızla akıyor. Bu ne yaman çelişki? O zaman haftalardır kıpırdamayan ve de yıkanmayan arabayı yerinden oynatma zamanı gelmiş. Şehir dışına doğru bir tur bizi bekler. Benzin istasyonuna kadar olması yeterli. AVM'ye bir daha gitmeme kararım var. Hem yatmaktan toz içinde kalmış arabayı şöyle köpükler içinde, güzelce bir yıkatmalı. En önemlisi de yol kenarlarındaki ayçiçeği tarlalarıyla hasret gidermeli.

10/11/2015

Dünyanın Gelmiş Geçmiş En Büyük Lideri Aziz Atam!


Gençliğe hitabında saydıkların da harfiyen çıktı.
Yerin asla dolmadı, doldurulamayacak!

Emanetinin bekçileriyiz.
Sonsuz bir sevgiyle, aşkla, minnet ve rahmetle anıyorum...



10/11/2014

Anıtkabir'deki Sevgi Seli

Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete göç edişinin 76. yıldönümünde Türkiye'nin dört bir yanından Ankara'ya gelmiş ve tek yürek olmuş on binlerce vatandaşla birlikte Anıtkabir'deyiz.

Sabahın erken saatlerinde başlayan ziyaretçi akını halen devam ediyor. Minnetle ve özlemle atan onca yüreğin sıcaklığıyla adeta yarış eden güneş, bu devasa sevgi selinin üzerine olanca cömertliğiyle, sımsıcak ve en parlak ışıklarını gönderiyor hiç durmadan...


Bu vatandan seni yürekten seven nesiller yetişti
ve yetişmeye de devam edecek!

Saygıyla, sevgiyle, minnetle
ve özlemle anıyoruz Atam...


20141110_095213
Anıtkabir-10 Kasım 2014 - 09:54




28/01/2011

Yollar

Bir istasyon vardı,
Önünde insanların bekleşip durduğu.
Hüzün dağıtırdı trenler uzaktan kalkan ellere.
İncecik bir bıçaktı özlemler,
Saplanır kalırdı yüreklere.
Yaralı bir güvercin eşlik eder,


Gözyaşı döküp hasret açardı akşamlar,
Bir genç kız dudağında buruk kalmış
Bir hoşçakal gibiydi,
Yarım kalırdı avuçlarda
Uzayıp giden o yollar...



Yolculukların yoğunlaştığı bu günlerde, yüreğinizdeki özlemlerin sona ermesi; sıcacık, rengarenk sevgi çiçeklerine dönüşmeniz dileğimle, sevgide kalın...


25/12/2010

Ankara Aşkım

Öğrenciliğimin geçtiği sessiz, munis, gönlümün sultanı güzel şehir. Adını her duyduğumda özlemiyle yanıp tutuştuğum, hem yurdumun hem gönlümün başkenti. Hiç ayrılmak istemeyecek kadar çok seviyordum, sevdalıydım sana ben...

Ankara'dan yolu geçen, öğrenciliği geçen, yaşamının bir kesitini burada geçiren her kim olursa olsun, bu duyguları mutlaka yaşar, hisseder ve bu şehri asla unutamaz.
Çok büyük bir özlemle yâd eder...

Oradaki geçmişini geri istemek gibi bir şeydir sanki bu. Adı ne zaman geçse, koşarak gidip tekrar o havayı solumak, o farklılığı, özel duyguları, on dokuz-yirmili yaşların baharını, ardında bıraktıklarını bir kez daha ve iliklerine kadar yaşamak istemektir...
Yıllar sonra gidip görmüşseniz eğer; her sokakta, her semtte, her bulvarda bir parçası kalmış gençliğinize yeniden döner ve yaşarsınız bunları. İçiniz cız ederek, yüreğiniz yanarak başka boyutlarda gezerken, geçen zamanı aynı yoğunlukta, tüm hücrelerinizle duyumsar, her detayda birebir yaşarsınız sanki yine ve yeniden. Sizin için zamanı bir el durdurmuş gibidir siz o anları yaşarken. Çarpar geçer insanı bu yoğun duygular, savurur hatta...

Geçmişle ilgili sevinçli ya da hüzünlü herhangi bir anı ya da ufacık bir detay gözünüzün önüne gelip ağlamaklı yapar sizi. Dalar gidersiniz. Sonra birden silkelenip kendinize gelir ve gerçeğe dönersiniz. Anılar aynı, yaşanmışlıklar aynı...
Ama ya siz..?

Zaman ne kadar da acımasızmış meğer. Kahrolursunuz işte o an...
Anlatılamaz...


16/08/2010

Özlem

Özlemle beklerdi ziyaretlerimi. Büyük bir hevesle eski günlerini anlatır, bundan inanılmaz mutluluk duyardı...

O anlatırken yüzünde yer almış derin çizgilerde görürdüm her kesiti. Asırlık bir çınarın ağzından dökülen koskoca bir yaşamdı izlediğim...

Her yıl bu tarihlerde telefonla arar,
-
''Kağıtlarım geldi kızım,'' der ve ardından heyecanla sorardı;
-
''Kaçta gelirsin bugün?''
''Gitme kızım!'' diye yalvarışların gözümün önünden hiç gitmiyor...

Ve sana sarıldığımda anneannemi duyumsadığım o kokun...

Ben de ayrılmak istemezdim senden hiç, biliyor musun? :(

Işıklar içinde ve rahat uyu Rukiyeciğim,
ASIRLIK ARKADAŞ'ım...
. . . . .
Bağlantı: ASIRLIK ARKADAŞ
Bağlantı: CANIMA

03/12/2009

Canıma...

Sonbaharın sonu...

Gri bulutlar gitgide koyulaşarak ortalıktaki aydınlığı hissedilir biçimde karartmaya başlamıştır. Kocaman havuzlu bir bahçenin içindeki yıllar öncesinden kalma iki katlı ahşap evinde yalnız başına yaşayan Fatma Hanım'ın ömrünün sonbaharı gibi her şey...

Hava sıkıntılı, isteksiz, içi kararmış ve her an ağlamaya hazır. Ömrünün son günlerine geldiğini her fırsatta tekrarlayan bu yaşlı kadınla eş zamanlı ilerliyor gibi göze yansıyanlar.

Bembeyaz yazmasının içinde çevrelenmiş gül yüzü hüzün dolu.
Henüz kırk iki yaşında eşini kaybedip dul kalması ve yaşamla mücadelesi yorgun düşürse de onu, ''hayatının anlamı'' olarak gördüğü torununu bekliyor. İsmini bile rüyasına giren bir ak sakallı söylediği için kendisinin koyduğu, doğduğu günden beri aralarında özel bir bağ olan torununu.
...

Bahçe kapısı aralanır yine. Küçücük yaşlarından itibaren kim bilir kaçıncı kez özlemle ona koşan kız çocuğu büyümüştür artık. Ama yaşananlar, yaşanacaklar aynıdır.
Koşarak ona sarılır. Mis gibi kokan pamuk yanaklarını öper, öper.
Dizlerinin dibine oturur, ayrılmaz hiç yanından...
- Hadi yine anlat anneanne.
- Dedeni mi yine?
- Evet..
Yaşlı kadın büyük bir istekle gençliğine döner. Daha on dördünde evlendiği eşiyle yaşadığı tüm kesitleri en ince detaylarına kadar hatırlamaktadır.

Nişanlandıkları ilk zamanlar onlara gelirken ayakkabısının içine mektupların nasıl saklandığını, korku ve merakla onları alıp nasıl okuduğunu, o mektuplarda neler yazdığını anlatırken yanakları al aldır.
Genç kız anlatılanları büyük bir keyifle dinlerken yaşlı kadının yaşadığı mutluluk ve heyecanı da hissetmekte ve onun adına da mutlu olmaktadır.

Bu anneanne kokan mis gibi evde yapılacak ne iş varsa birlikte yaparlar.
En sevilen yemekler pişirilir, çoğu zaman börekler açılır.
Yemeğin üstüne ''Ben demleyeceğim!'' diye yarıştıkları çaylarını içerken zaman durmuş gibidir. Mutluluk budur işte. Başka hiçbir şeye gerek duyulmadan yaşanan.
...

İlâhi bir aşkla sevdiğim bir tanemdin sen benim...
Melek yüzünü gördüğüm an bütün sıkıntılarım nasıl da yok olurdu birden, şaşardım.
Ve daha beni kapıdan uğurlarken sen, o an özlemin başlardı içimde.
Her seferinde...

Seni sonsuzluğa yolcu edeli altı yıl oldu. Özlemim azalacağına çığ gibi büyüdü.
O kadar ihtiyacım var ki sana.
Yokluğun dayanılmaz bir sızı. Dayanamıyorum çoğu zaman...

Ya sensiz geçen bayramlar?

Rüyalarıma daha sık girsen çare olur mu?
Beni hissettin mi bunları yazarken? Gözyaşlarımı gördün mü?
Artık yazamayacağımı da........
:(

10/11/2009

Hiç Bu Kadar Çok Özlememiştik Seni!


Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük devlet lideri!
Ulu önderimiz, eşsiz komutan, Cumhuriyetimiz'in kurucusu!

Seni çok özlüyor,
sonsuz bir sevgi, saygı ve şükranla anıyoruz...






11/03/2009

Buruk Tebessüm

İnsanı insan olduğu için sevebilmek. Hiçbir çıkar gözetmeksizin...
Bu sevginin geri dönüşümünü alabilmek ondan. Gözlerinden yansıyan hüzün dolu mutluluğu, o an yaşadığı buruk sevinci kalbinin derinlerinde sıcacık bir şekilde duyumsayabilmek.
Dünyada bundan daha güzel hiçbir şey yoktur...

Mümin Amca yürüyüş güzergâhımda her gün rastlamakta olduğum bir çoban. Köyü birkaç kilometre uzakta.
Bu yaşında yağmurda, karda, taşların, toprakların üzerine oturarak üç kuruş uğruna çobanlık yapması yürek dağlayıcı.

Yaklaşık yüz kadar koyundan sorumlu.
Koyunlarla bazen konuşuyor, bazen kızıyor onlara...

Bu fotoğraftan on dakika kadar önce elindeki sopayı yanlarına fırlatmıştı ve koyunların hepsi bir araya geldiler. Sanıyorum işaret dili var aralarında. Büyük bir ihtimalle küçücük bir çocukken yapmaya başladığı mesleğinde geliştirdiği taktiklerden biri olmalı bu.

Uzunca bir süredir her Allah'ın günü karşılaşmakta olduğumuzdan onunla aramızda bir yakınlık doğdu. Önce selamlaşmaya, sonra da karşılıklı hal hatır sormaya başladık.

Buna alışık olmadığı o kadar belliydi ki. Bizimle konuşurken insan olduğunu hissetmekteydi sanki. Üstelik utanarak... Fotoğrafını çekmek için izin istediğimde memnuniyetle kabul etti.

Yaşlanmış yüzündeki yıllanmış acı ve hüzünlerin aksettiği tebessümü ne yapsa değiştiremiyordu.
Fotoğrafa bile yansımıştı bu :(

Ama ''hayat'' idi bunun adı. Ve ne yazık ki bazıları gibi o da, daha en başında 1-0 yenik başlamıştı...


-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------





Bu yazımı 15 Mart 2009 tarihinde yayımlayan
HABERTÜRK Gazetesi'ne teşekkürler...



24/11/2008

Hayal


Geceleri geç yatıyorum ve tabii ki saatlerdir hiçbir şey yememiş olduğum için her gece olduğu gibi şu an da karnım zil çalmakta..
Bazen dayanamayıp kendimi buzdolabının önünde buluyorum. Başlayınca devamı gelecek ve bir dilim ekmek yetmeyecek, biliyorum. O yüzden hızla uzaklaşıyorum mutfaktan.
Dolapta tatlı mı var? Daha da beter.. İlk tercihim olacaktır. O yüzden asla evde tatlı bulundurmuyorum. Hayatta dayanamayacağımı biliyorum çünkü.
Gece yarısını epeyce geçti yine..
Ben çok hatırlıyorum öyle koca bir tabak tatlı yiyip yattığımı ve sabah aklıma gelince üzüntüden nasıl kahrolduğumu, o günkü yürüyüşümü iki misline çıkardığımı..
Neyse uzatmayayım..
Şu andaki hayalim bu resimdeki gibi çok taze fakat bir o kadar da çıtır bir simit, bir dilim eski kaşar ve büyük bir fincan çay.
Bu üçlünün yanına başka hiçbir şey istemiyorum üstelik. Sadece ve sadece üçü olacak.. Böyle bir lezzet yoktur,olamaz..
Belki yarın sabah bu hayalimi gerçekleştiririm.Belki de bu gece rüyamda görürüm kim bilir.
Yazıyı noktalıyor ve yatıyorum, hiçbir şey yemiyorum.
Aferin bana :)

(Bunu nasıl yazıya döktüm inanmıyorum.)