Rahmetli babaannesinin güz döneminde Elazığ - Tunceli yöresine gidip başta cevizli sucuk olmak üzere pestil, dut kurusu, dut pekmezi gibi ürünler alıp geldiğini, kış akşamları şölen yaşatmak için onları serin bir yerdeki sandıkta sakladığını da öğrendiğim sevgili Buraneros, o sandığı kendisi doldurmuştu.
Babaanne nefis aşureler yapan, sahip olduğu tüm bilgileri ve tecrübelerini kızlarına, torunlarına da aktaran, başka bir deyişle ''el vermiş olan'' becerikli bir Anadolu kadınıydı.
Anadolu kadınının her derde derman olan yaratıcı ruhunu, maharetli ellerinden çıkanları en çok da babaanne ve anneannelerimizden bilmez miyiz? Onlar el verir, nesilden nesile bilgi ve beceri aktarımı sağlarlar. Bayrağı elden ele taşımamıza yardım ederler. Tabii ki içimizde ilgi ve istek varsa. Eğer yoksa vah halimize. Bayrak düşer, tüm gelenek ve görenekler çöp olur.
Tarhana yoğurmayı, aşure yapmayı, kışlık makarna kesmeyi ilk kendisinde görüp öğrendiğim rahmetli anneannem de bana el vermişti mesela. Hiç yapmamış olsam bile mumbar dolması yapmayı bile öğretmişti. Usta-çırak ilişkisi benzeri bir bağ vardı aramızda...
Bu bağı sağlamakta çaba sarf eden atalarımız, tüm aile büyüklerimiz nurlar içinde yatsınlar. 🙏🙏🙏
Michelangelo'nun, Vatikan Sarayı'ndaki Sistina Şapeli'nin tavanında bulunan bir fresk olan "Adem'in Yaratılışı" adlı eserini her görüşümde ''el vermek'' deyimi gelir aklıma. Eserde betimlenen; Tanrı'nın ilk insan Adem'e hayat üflemesi olsa da, bir büyüğün genç yaştaki birine bilgi birikimini aktarması gibi gelir.
''el vermek'' deyiminin TDK sözlüğüne göre anlamları şöyle sıralanmış:
1. yardım etmek.
2. eskimiş tarikatlarda mürşit, bir müride, başkalarına yol gösterme izni vermek.
3. halk hekimliği ile uğraşan kimse bilgilerini bir başkasına öğretmek.
4. kâğıt oyunlarında elde olan veya olmayan sebeplerle oyun üstünlüğünü karşı tarafa bırakmak.
* * *
Anneannemden ve annemden el alıp az miktarda olsa bile her sene yaptığım tarhanayı bu sene yapmamaya karar vermiştim. Eylül ayı bitmek üzereydi. Artık istesem de yapılmazdı. Havalar çoktan serinlemişti. Fakat içim bir türlü rahat etmiyordu.
Fotoğrafı bugün öğlen çektim. 5 gün önce mayaladığım ve kurumaz korkusuyla bir miktarından deneme yaptığım tarhanalarım gayet güzel kurumasınlar mı? 👏👏
Kısmette bu kışı tarhanasız geçirmemek varmış. Kalan tarhanayı da yarın sabah serip kurutmak kaldı. Zaten 2 kilocuk undan:) Ama içim rahat mı, rahat. Gelenek yerine geldi mi, geldi. 👍😊
Ve Son Aşama 👇👇
Kalanlar da serilip kuruma sürecine girdi, rondodan geçirilip ufalandı. Ufalandıktan sonra tekrar serilip gölgede iyice kurutulduktan sonra da bez torbaya konup serin bir yere kaldırıldı .
Daha önceki yazılarda bahsettiğim içinde tarhana bulunan ağzı fermuarlı bez torba böyle bir şey (Hiç kullanılmamış, fakat iyice yıkanmış bir yastık kılıfı). Ufalanmış tarhana iyice kuruyana kadar günde birkaç kez alt-üst edilip rahatça kuruması sağlanıyor. Tamamen kendi buluşum. Bu şartlarda tarhana yapmak çok kolay gerçekten. Tavsiye ederim.
VE SON AŞAMA 👇
* * *
MİLFÖY PİDE
Bu yazının bonusu da aşağıdaki milföy pideler olsun o halde. Belki hafta sonu için yapmak istersiniz. İlk kez denediğim için acemiliğime gelse de süper leziz oldular!
Milföy hamurlarını merdane ile inceltip içine istediğiniz malzemeyi döşüyor ve kenarlarını pide şeklinde kıvırıp uç kısımlarını birleştiriyorsunuz. 200 derecede önceden ısıtılmış fırına attığınız çıtır pideleriniz en fazla 15 dakika içinde hazır.😋
Kalın sağlıkla...
Tarhana sıcacık sıcacık ne güzel olur.Ben sabah içmeye bayılırım. Elinize sağlık, afiyetler olsun şimdiden.
YanıtlaSilMilföy hamurum var dolapta,bende deneyeyim bu gün:)
Büyüklerimizin bize el vermesi gibi umarım bizimde küçüklerimize el vereceğimiz şeylerimiz vardır.
Bazı sabahlar benim de çok canım ister. Babam, özellikle de kar yağmışsa, çok severdi sabah tarhana içmeyi. Sonrasına çayını kahveni içersin. Sıcacık bir mutluluk kaplar üzerini:)
SilMilföy pideyi bıraksalar her gün yapacağım. Biz de çok sevdik; ama ikinci kez yapmadım henüz. Sık yapılmayacaklar listesinde kendisi:) Dışardan yeme-içmeye henüz başlamamışlar için ideal ama. Hem çok kolay, hem nefis;)
Gelişen teknolojiyle birlikte bizim de küçüklerimize öğreteceğimiz şeyler vardır ve olacaktır elbette.
Sevgili Zeugma nasıl gülümseten bir yazı, el alma ve el verme, ne kadar kıymetli bir ifade. O kadar severim ki, çok da kullanırım. Bir sonraki kuşaklara ne kadar geçer şüpheliyim. Öyle bir düzenin içinden geçtik ve çıkamadık ki bir çok genç artık başka dünyalarda... usta çırak ilişkisi ne yazık ki teknolojiye mağlup, muhtemel ki bizlerden sonra bir sürü el alınmış gelenek, usül yok olup gidecek. Üzücü.
YanıtlaSilBu arada milföyleri ben de böyle kullanmayı pek severim:)
Ellerinize sağlık, çok güzel görünüyorlar ki sonucun kokusu buralara kadar geliyor:)
El vermek - el almak ifadelerini ben de çok sever ve çok kullanırım. Konu gelenek ve göreneklerden açıldığında özellikle tercih ederim ki anlatılanlar bu ifadeler ile daha da anlam kazanır bence. Bir sonraki kuşak bizlerden sonra epeyce törpülenmiş olacak; ama içlerinde elbette ki bu değerleri kıymetli bulup geçmişine sahip çıkmak isteyenler olacaktır. Bir kısmı da online siparişlerle ihtiyaçlarını karşılamaya yönelecektir ki hizmet sektörü olarak şimdiden epeyce adres mevcut:)
SilMilföyden börek arada ben de yapıyordum da pide görünümlüsünü ilk kez denedim. Bu şekilde yapınca börekten daha güzel oluyor, kesin. Bunlar biraz aceleye geldi, bir dahakini geniş bir zamanda daha düzgün, daha güzel yapmalıyım:)
Kokusu ve tadı şahaneydi gerçekten. Zaten siz çoktandır biliyormuşsunuz sevgili buraneros:) Çok teşekkür ederim. Sizin de ellerinize sağlık:)
Anneannem bize gelsede biz gitmezdik, büyük dayım mal istemeye gittik diye bizi istemezdi. Hatta beni küçükken köye götürmüştü nenem, dövmüşlerdi bembeyaz saçlarının uçları kınalı aynı zamanda kanlı omuştu. Bir daha gitmedim köye, ama hep o geldi elinde bir bidon süt, yumurta, hindi kseilmiş alır gülerek yolda bize gelişini hatırlarım, iki yanağında iki elma şekeri vardı, kıpkırmızı idi oralar. 1989 senesinde hastalanınca bize geldi bizde vefat etti. Ondan şunu öğrendim diyemem. Babannemi hiç tanımadım ebe imiş kendisi babam küçükken vefat etmiş. Ne öğrendi isem annemden öğrendim, rahmetli babamın da annemin de elleri lezzetlidir. Tarhana bizde bu gün çıkardık kevgirden geçirdik, afiyetle yemek nasip olsun.
YanıtlaSilAh sevgili Özlemciğim, anlattıklarını ilk okuduğumda o kadar etkilendim ki gözlerimden yaşlar dökülmeye başladı:( Gözümün önünde uçları kınalı beyaz saçları kan olmuş yaşlı ve masum bir kadın. Ara verip bir güzel ağladım. Bak şu an yine ağlıyorum. Onca yıldır blog yazıyorum ilk kez bir yorum beni ağlatıyor, inanamıyorum:(((
SilElleri dolu mu idi hep? Yanakları kırmızı mı idi rahmetlinin?
Benim anneannem de hiç eli boş gelmezdi bize. Çok severdim kendisini, o da beni tabii. Hem o hem ben en çok onun evinde yalnızken rahat ederdik. O kadar mutlu olurduk ki anlatamam.
Sebep olanlar utansın. Fazla birlikte olamamışsınız ama çok şükür ki son demlerini sizinle birlikte geçirmiş rahmetli. Babaannemi ben de hiç tanımadım. O da erken vefat etmiş, üvey anne gelmiş eve. Annenden öğrendiklerinin kaynağı anneannendir zaten. Dediğin gibi bazı kişilerin elleri lezzetlidir. Aynı malzemeden aynı yemeği yaptıkları kişilere fark atar yemekleri. Benim tarhanaların kalanı da şu an salondaki masada serili. Hava öyle uygun ki yarın akşama ben de robottan geçirir, birkaç günlüğüne tekrar sererim. Sonrası kolay. Ve evet, tarhana yapmak bana robot kullandığım ve fazla yapmadığım için kolay geliyor. Başlangıç ve bitiş aşamaları hep robotla. Yoksa baş edemem. Çok teşekkür ederim. Size de sağlıkla, afiyetle yemek nasip olsun.
Ben hep nine dedim :) bunca vakit gelen söylemi bizmadım hiç , hatta yegenime bile babaanne söylettirmedim, o da nine diyor.Kuzucuklarımın bir ninesi bir anneannesi var :)
YanıtlaSilCevizli sucuğa orcik diyoruz :) has ismi budur.Diğeri biraz ninenin anneanne ya da babaanne diye soylenmesi gibi bir mesele:)
Bizim de yarma buğdayda yapılan tarhanamız meşhur.Ayran ile yapılır, güneşte kurutulur o da.Geçen sene annem yapmıştı baya,bitiremedik haliyle.O da bu sene siz gibi bu tarhanadan yaptı köyde olduğu için.Burada yapmıştık bir ara,kurutması kokusu derken baya ugraştırmıştı.Köyde ferah ferah yapmış.Trakya tarhanası diyorlar ama adı konusunda emin değilim.Afiyetle tüketelim kışlıklarımızı:)
El verilmezse ve daha da önemlisi talip olan olmazsa dediğiniz gibi unutulup kayboluyor .Misal ninelerim peynir mayasını hep kendileri yapmış,hayvancılıkla ugraştikları için biliyorlar çoğu şeyi Fakat sonra fabrikalar peynir mayası satar olunca sonraki kuşak buna yönelmiş.Şimdi peynir mayası yapan bilen yok.Annem,annem şöyle yapardı böyle yapardı der ama tam anlamıyla hakim değil.Var böyle kayıp gidenler maalesef.
Milföyler çok lezzetli görünüyor,ellerinize sağlık.
Annem de ''nine'' dememizi istemişti hep. Fakat küçük teyzem o zamanlar bekârdı. Duyduğu zaman kızıyordu. Mecburen anneanne dedik tüm kuzenler:) Aslında ''dede'' değişmemiş de ''nine''den ne istemişler? ''anneanne'' deyince ne oluyor sanki? İki anne yan yana gelmiş de çok mu yaratıcı olmuş? Öyle alıştık artık ne yapalım? Anne Türkçedeki ünlü uyumuna da aykırı, ''ana'' demeli aslında ama olan olmuş artık, değişmez:)
SilOrcik imiş adı, evet ya, ben de yeni öğrendim. Cevizli sucuk'taki sucuk beni rahatsız ediyor aslında. Orcik daha güzelmiş. Aynen, ninenin anneanne oluşu gibi:)
Yarma buğdayla yapılan tarhanayı TV yemek programlarında çok izledim pandemide . Tadını merak etmedim değil. Benim yaptığımın cips gibi kurutulmuşu satılıyor bir de. Hatta Gaziantep'te gördük. Ben en çok bu yaptığıma alışkınım. İnşallah hepimiz sağlık ve afiyetle tüketelim kış geldiğinde:)
Evet, kaybolmuştur maya, ne üzücü. Bırakın peynir mayasını, köylü kadınları yoğurdu ve yumurtayı bile marketlerden alıyorlar yıllardır. Evde ekmek yapanlar da çok azalmış. Zamane insanları işte.
Bir de meslekte oluyor el vermek. Bundan 6-7 yıl önce Türkiye'de kıspet diken sadece 1 kişi kalmıştı. Ve yaşlanmıştı. Adamla röportajlar falan yaptılar ve adeta yalvardı, yanlarına birilerinin gelip bu mesleği öğrenmelerini, yoksa tamamen kaybolup gideceğini. Sesini duyurdu ve olaya sahip çıkıldı. Şimdi epeyce usta yetişmiş yanında. El vermiş ve bildiği her şeyi öğretmiş onlara.
Milföyleri birazcık daha uğraşsam da şekillerini düzgün yapsaydım iyi olacaktı ama neyse ki lezzet efsaneydi. Tavsiye ederim. Teşekkürler çok:)
Bizim tarhanalar da yeni geldi:) Annem sağolsun:) Bu el verme işi beni son yıllarda en düşündüren konuların başında geliyor.. Çünkü yeni nesil bırakın el almayı, yumurta kırma konusunda bile sıkıntılı gibi.. Gelenek, görenek konusu zaten bambaşka bir konu:( Biz mi hata yapıyoruz yoksa devrin getirdiklerimi bilmiyorum ama geleceğin erkek ve kadınlarında yeme-içme kültüründen, gelenek göreneğe bambaşka bir dünya olacak gibi..
YanıtlaSilOh, ne güzel, mis gibi anne tarhanası geldi demek. Güle güle, afiyetle içiniz efendim. Şifa olsun hepinize:) Yeni nesil genel anlamda öyle maalesef. Sebebi Fast Food zincirleri bence. Yolda giderken etrafa bir bakacak olursak gördüğümüz 10 çocuğun 9'u obez zaten. Anne babalara da kolay geliyor harçlık verip dışarıda yemelerine ses çıkarmamak. Gerçi benim tanıdığım birkaç genç var. Her türlü yemeği dört dörtlük pişiriyorlar. Hatta yazlıklarda mutfağa girip aile büyüklerine şölen sofraları hazırlıyorlar. Kim mi onlar? Gastronomi okumuş ya da okumakta olan gençler:))) Dediğiniz doğru aslında. hiç farketmeden yavaş yavaş bir şeyler eksiliyor ya da yok oluyor. Ve bu gidişle bildiklerimizi bilen kalmayacak gibi gözüküyor.
SilAnanem mesela kurşun dökme, göbeği düşenin göbeğini yapmakta, yılancık okumada
YanıtlaSilanneme el vermiş. biz ananemin okuduğu dualarla büyüdük. karnımız çok ağrıdığında
düştüğü kabul edilir, ananem aranır ve haber verilirdi. o da 1 saat bacaklarını karnına
çekerek yan yatmayı söylerdi bize. sonra o da kahve fincanına su koyup
dua okurdu. vallahi iyileşirdik 2 saatte :)
vatikanda ben de o freskleri o korkunç kalabalığa rağmen görmüştüm. ne kadar
büyüleyici bir yer değil mi?
Evet, biliyorum. TDK sözlükteki üçüncü anlamı geçerli o durumlarda. Ben de eskiden hatırlıyorum. Mahallede nazar okuyan bir kadın vardı. Ona da kayınvalidesi el vermiş. Hastalanan çocukları ya da başına bir hal gelen büyükleri nazar değmiş diye ona götürüyorlardı. Bayağı talep vardı kadına:)
SilAnneannenizinki halk hekimliği kategorisinde bence. Çünkü bacak çekme, yan yatma dahilinde dua okunuyor.
Vatikan'daki o freskler büyüleyici sahiden. Özellikle Michelangelo'nun hikâyesi inanılmaz. Adam kendini heykeltıraş kabul etmiş. Buna rağmen Papa istedi diye sen tut tam 4 sene, üstelik de iskelede yatar pozisyonda tavanlara 300'e yakın muhteşem fresk yap.
Merhaba Ausecimm, seni gördüğüme çok sevindim. Hoş geldiiin:)
YanıtlaSilAnnenin de ellerine kollarına sağlık. Havalar soğuyunca miss gibi içersiniz. Tarhana olmayınca rahat edemiyorum ben. Teşekkür ederim çok:)
Milföy pide nefis bir şey oluyor, mutlaka dene ama, bayılacaksınız:) Benden de kocaman sevgiler canım.😊💖💖💐💐
Merhabalar.
YanıtlaSilAdem'in Yaratılışı (İtalyanca: Creazione di Adamo), Sistine Şapeli'nin tavanındaki bu ünlü fresk, benim de her zaman ilgimi çekmiştir. Michelangelo tarafından 1511 dolaylarında yapılan bu Fresk, Hristiyanlık'ta Kitab-ı Mukaddes'in Yaratılış bölümünde, Tanrı Baba'nın ilk insan Adem'e hayat üflemesi konusunu betimlediği hepimizce malumdur. Bana göre Adem'in yaratılışı insanlara bir resim diliyle ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.
Size bu freskin, el vermek deyimini hatırlattığından bahsetmişsiniz. Evet fresk hakkında bilgi sahibi olmayan herkes bu freske baktığında böyle düşünür. Çünkü görünen tablodan çıkan sonuç da aynen size ne hatırlatıyorsa bizlere de aynı şeyi anımsatıyor.
Muska yazan hocalar da yaşlandıktan sonra yakınlarından muska yazmaya liyakatli gördükleri yakınlarını yetiştirir ve onlara el verirler. Memleketimizdeki örneğinden bildiğim için bu konuyu paylaştım. Memleketimizde çok ünlü bir ocak var. Bu ocağın sahipleri silsile yoluyla muska işlerine bakarlar.
Paylaşımınızda kış hazırlıklarımızdan olan tarhanayı anlatmışsınız. Bizler de yaptık. Acemiliğime geldi dediğiniz milföy pidenin görünüşü bir harikaydı. Çok enfes ve lezzetli bir pide olduğuna eminim. Elinize, emeğinize ve yüreğinize sağlıklar dilerim.
Çok güzel, keyifli ve zevkle okuduğum bu paylaşım için kaleminize, emeğinize ve yüreğinize sağlıklar olsun. Selam ve saygılarımla birlikte sağlıklı ve hayırlı günler dilerim.
Merhaba Recep Bey,
SilBana göre de Michelangelo'nun Sistine (Sistina) Şapeli'nin tavanına yaptığı onca freskin en bilineni, en güzel ve en anlamlısı budur. Zaten diğerlerinin ne anlam ifade ettiği pek bilinmez. Genç Adem'e ruh üflenmeden az öncesi tasvir edilmiş ve eller kullanılmış. İşte bu yüzden hiçbir şey bilmeyen, ruh taşımayan bir insana ruh üflenmesi ile el verilmesi birleşir hep zihnimde.
Muska işleri halen devam ediyor bildiğim kadarıyla. Şeyhler, şıhlar son gaz devam. Demek onlar da mı el veriyormuş. Onlarınki sahtecilik yalnız. Dinimizde muska, büyü vb yasak diye biliyorum. Onlar başka işlerin peşindeler. ''Badeci Şeyhin Sır Odası'' kitabını okursanız nasıl bir çarkın dişlileri arasında insan ufalıyorlar çok net anlatılıyor. Adnan Oktar da el vermiş midir merak ettim şimdi...
Havalar iyiden soğumaya başladı. Ellerinize sağlık. Sizler de güle güle, mutluluk ve huzurla için tarhananızı. Pandemi şartlarındayız, malum. Dışarıda pidedir, kebaptır yeme olayına halen geçemedik biz. Milföy pide en kolay yoldan bir kurtarıcı, tavsiye ederim. Hem çok kolay hem çok ucuza geliyor ve kısa bir sürede hazır hale geliyor. Acemiliğime gelmesi ilk kez yaptığım için. Ve çok aceleyle şekil verdiğimden. Fazla değil, 10 dakika harcasaydım gayet düzgün olacaktı. Tadı efsane ama. Mutlaka deneyin sizler de evde.
Paylaşımı beğendiğiniz için çok mutlu oldum inanın. Çok teşekkür ederim. Ziyaretiniz ve katkılarınız için sizin de emeğinize ve yüreğinize sağlık. Selam ve saygılar, hayırlı günler.